Fox News’ta yayınlanan “Gen Z is shaping itself into the ‘Wasted Generation’” (Gen Z, Kendini ‘Boşa Harcanmış Nesil’ Olarak Şekillendiriyor) başlıklı makale, Gen Z’nin akademik ve profesyonel tutumlarını yazıyor:
https://www.foxnews.com/opinion/gen-z-shaping-itself-into-wasted-generation
New York Post’un “Gen Z jobseekers are bringing parents to interviews, employers say: ‘Unprepared’” başlıklı makalesinde, Gen Z’nin iş görüşmelerine ebeveynlerini getirmesi gibi yeni işe alım trendleri ve bu neslin iş görüşmelerine hazırlıksız yaklaşımı ele alınıyor. Intelligent dergisinin, 800 yönetici, müdür ve işe alma sürecindeki yöneticiler arasında yapılan anketine göre, işverenlerin %39’unun nitelikli olan yeni mezunları bilerek işe almadıkları ortaya çıktı. Ankete katılanların %19’u, yeni mezunların iş görüşmelerine bir ebeveynle geldiğini belirtti.
Başka bir Fox News yazısı, “NYU, öğrencilerin dersinin çok zor olduğuna dair dilekçe imzalamasının ardından kimya profesörünü kovdu”:
“New York Üniversitesi’nde (NYU) kimya profesörü olan Maitland Jones Jr., öğrencilerin zor olduğunu belirttiği bir dilekçe sonucunda işten çıkarıldı. Princeton’da 40 yıl öğretim yaptıktan sonra NYU’da ders veren Jones, öğrencilerin yaklaşık on yıl önce dikkatlerini kaybetmeye başladığını, bu durumun 2020’deki koronavirüs pandemisiyle daha da kötüleştiğini belirtti. NYU sözcüsü, Jones’un sınıfının çok yüksek bir öğrenci çekilme oranına sahip olduğunu ve NYU’nun lisans bilim dersleri arasında en kötü değerlendirme puanlarına sahip olduğunu ifade etti. Profesör Jones, bu olayın ardından işini geri istemediğini, sadece başka kimsenin başına gelmemesini umduğunu dile getirdi.”
Başta da dediğim gibi birçoğunu yaşadım hatta daha da ileri gidenler var.
Mesela nüfuslu bir tanıdık tarafından torpil talebini mail ile hatırlatan, ödevleri önceden gönderip, sen düzelt ben ona göre yeniden hazırlayayım diyen.
Eskiden kopyala – yapıştır kullananlar artık YK kullanıyor. Kopyala yapıştır yaparken en azından şöyle bir okumak zorundaydılar, şimdi ise olduğu gibi kullanıyorlar, kullandıkları kelimelerin kelime dağarcıklarında olmadığını bile irdeleyebiliyor insan.
Kuşaklar çok hızlı değişiyor ve bu kuşakların sorunlarını anlayıp onlara yardımcı olabilecek eğitim sistemlerini anlık gelişmesi nasıl yapılabilir acaba?
#GenZMeselesi #EğitimdeYeniDönem #İşHayatındaGenZ #AkademikZorluklar #ProfesyonelTuzaklar #YeniNesilSorunları #EğitimVeİşDünyası #GenZninDönüşümü #BoşaHarcanmışNesil #GenZninSınavı
]]>Bu yazıda, yöneticilik rollerindeki bu değişimi detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Yöneticilikteki evrimi anlamak, iş dünyasının nereye doğru evrildiğini ve bu değişimin çalışanlar, yöneticiler ve şirketler üzerindeki etkilerini kavramak açısından kritik öneme sahip. Teknolojinin bu süreçteki rolünü, yeni iş modellerini ve organizasyonel yapıları, ayrıca yöneticilik yetkinliklerindeki değişimi ve gelecekteki yöneticilik rollerini ele alacağız. Bu kapsamlı analiz, iş dünyasının bu değişime nasıl uyum sağlayabileceği ve yöneticilik rollerinin gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda derinlemesine bir bakış açısı sunacak.
Yöneticilikteki Değişim
Yöneticilik, tarih boyunca iş dünyasının temel taşlarından biri olmuştur. Ancak son yıllarda, bu rol büyük bir dönüşüm geçirmekte. Geleneksel olarak, orta kademe yöneticiler, üst yönetim ile çalışanlar arasında köprü görevi görüyordu. Onların sorumlulukları arasında ekip yönetimi, performans değerlendirme ve operasyonel kararların alınması gibi görevler bulunuyordu. Ancak, globalleşme ve teknolojik ilerlemeler, bu rollerin önemini sorgulatmaya başladı.
İlk olarak, teknolojinin gelişimi ile birlikte, bilgiye erişim ve iletişim süreçleri kolaylaştı. Bu durum, üst düzey yöneticilerin ve çalışanların doğrudan iletişim kurmasını mümkün kılarak, orta kademe yöneticilerin geleneksel rolünü azalttı. Ayrıca, yapay zeka ve otomasyon teknolojileri, birçok karar verme ve yönetim sürecini basitleştirdi ve hızlandırdı. Bu teknolojiler, verimliliği artırırken, bazı geleneksel yönetim görevlerini gereksiz hale getirdi.
Yeni iş modelleri ve organizasyonel yapılar da yöneticilik rollerinde değişikliğe neden oldu. Bugünün iş dünyasında, yalın yönetim ve düz organizasyonel yapılar daha fazla tercih ediliyor. Bu yapılar, daha az hiyerarşiye ve daha fazla çalışan özerkliğine odaklanıyor. Böylece, çalışanlar kendi kararlarını alma ve sorumluluklarını yönetme konusunda daha fazla yetkiye sahip oluyor. Bu durum, orta kademe yöneticilerin rollerini daha da azaltıyor ve bazen tamamen ortadan kaldırıyor.
Bu dönüşüm, yöneticilik mesleğini yeniden tanımlıyor. Gelecekteki yöneticilerin başarılı olabilmesi için, adaptasyon yeteneği, teknolojik yeterlilik ve stratejik düşünme becerileri gibi yeni yetkinliklere sahip olmaları gerekecek. Yöneticilik rollerinin bu evrimi, iş dünyasının geleceğine yön veren bir trend olarak ön plana çıkıyor.
Teknolojinin Rolü
Teknolojinin iş dünyasındaki etkisi, özellikle yöneticilik rollerinin dönüşümünde belirgin bir rol oynuyor. Dijitalleşme, veri analitiği, yapay zeka ve otomasyon, yöneticilik rollerinin yeniden şekillenmesinde kritik faktörler haline geldi. Bu teknolojik ilerlemeler, organizasyonların verimliliğini artırırken, aynı zamanda yöneticilik rollerinin önemini ve işlevselliğini sorgulatıyor.
Dijitalleşme, bilgiye erişimi kolaylaştırarak ve iletişim kanallarını çeşitlendirerek yöneticilerin karar alma süreçlerini değiştirdi. Önceden, bilgiye erişim ve analiz, orta kademe yöneticilerin en önemli görevlerinden biriydi. Ancak, gelişmiş veri analizi araçları ve gerçek zamanlı raporlama sistemleri sayesinde, bu bilgiler artık doğrudan üst yönetim ve çalışanlara ulaşabiliyor. Bu durum, orta kademe yöneticilerin aracı rolünü azaltıyor.
Yapay zeka ve otomasyon ise, karar verme süreçlerini basitleştiriyor ve hızlandırıyor. Özellikle rutin ve standart işlemlerde, yapay zeka tabanlı sistemler, insan müdahalesine gerek kalmadan kararlar alabiliyor. Bu, özellikle operasyonel yönetimde orta kademe yöneticilerin rollerini azaltıyor. Yapay zeka, ayrıca, karmaşık veri setlerini analiz ederek, stratejik kararların alınmasında da üst düzey yöneticilere destek sağlıyor. Bu durum, yöneticilik rollerinin daha stratejik ve analitik becerilere dayalı olmasını gerektiriyor.
Ayrıca, teknolojinin getirdiği esnek çalışma modelleri, çalışanların ve yöneticilerin işlerini nerede ve nasıl yapacakları konusunda daha fazla özgürlük sunuyor. Bu, geleneksel ofis ortamında ve sabit çalışma saatlerinde, fiziksel olarak bir arada bulunma ihtiyacını azaltıyor. Uzaktan çalışma ve dijital iş araçları, ekiplerin ve bireylerin doğrudan iletişim kurmasını ve işbirliği yapmasını kolaylaştırıyor. Bu da, orta kademe yöneticilik rollerinin azalmasına katkıda bulunuyor.
Teknoloji, yöneticilik rollerini sadece azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda bu rollerin niteliğini de değiştiriyor. Geleceğin yöneticileri, teknolojik becerilere, veriye dayalı karar alma yeteneğine ve dijital dönüşümü yönetme kabiliyetine sahip olmalı. Bu, yöneticilik rollerinin daha çok stratejik düşünme, inovasyon ve insan yönetimi becerilerine odaklanmasına yol açıyor. Sonuç olarak, teknoloji, yöneticilik rollerinin evriminde hem bir itici güç hem de bir şekillendirici olarak önemli bir rol oynamaya devam ediyor.
Yeni İş Modelleri ve Organizasyonel Yapılar
Yöneticilik rollerinin azalması ve değişimi, sadece teknolojik ilerlemelerle sınırlı değil; aynı zamanda yeni iş modelleri ve organizasyonel yapıların yükselişiyle de yakından ilişkili. Günümüz iş dünyası, daha esnek, dinamik ve yalın yönetim anlayışlarına doğru hızla ilerliyor. Bu yeni yaklaşımlar, orta kademe yöneticiliğin geleneksel rolünü ve önemini sorgulatıyor.
Yalın yönetim modelleri, iş süreçlerini basitleştirmeyi ve verimliliği artırmayı hedefliyor. Bu modeller, gereksiz hiyerarşik katmanları ve bürokrasiyi azaltarak, karar alma süreçlerini hızlandırıyor. Sonuç olarak, çalışanların karar alma süreçlerine daha doğrudan katılımını ve daha fazla sorumluluk almasını teşvik ediyor. Bu, özellikle orta kademe yöneticilik rollerinin azalmasına yol açıyor, çünkü bu rollerin geleneksel işlevleri bu yeni modellerde azalan bir öneme sahip.
Düz organizasyonel yapılar da benzer bir etkiye sahip. Bu yapılar, daha az katmanlı hiyerarşiler ve daha geniş yetki dağılımı ile karakterize ediliyor. Bu, çalışanların daha özerk olmasını ve yöneticilere daha az bağımlı olmasını sağlıyor. Düz yapılar, ayrıca, üst düzey yöneticilerle çalışanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırarak, orta kademe yöneticilerin geleneksel aracı rollerini azaltıyor.
Bu yeni iş modelleri ve organizasyonel yapılar, şirketlerin daha çevik olmasını, pazar değişikliklerine daha hızlı cevap vermesini ve yenilikçi olmasını sağlıyor. Ancak, bu değişimler aynı zamanda orta ve hatta üst kademe yöneticilik rollerini yeniden tanımlıyor. Geleceğin yöneticilerinin, bu yeni yapılar içinde etkili olabilmeleri için adaptasyon yeteneği, yüksek derecede iletişim becerileri ve esnek düşünme kabiliyeti gibi yeni yetkinliklere ihtiyaçları var.
Yöneticilik Yetkinliklerinde Değişim
Yöneticilik rollerinin azalması ve değişen iş modelleri, yöneticilik yetkinliklerinde de önemli bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Geleceğin iş dünyasında başarılı olabilmek için, yöneticilerin sahip olması gereken beceri setleri geçmişe göre farklılık gösteriyor. Bu yeni yetkinlikler, değişen iş dünyasının gereksinimlerine daha uygun ve işin doğasına daha entegre.
Stratejik düşünme yeteneği, bu yeni yetkinliklerin en önemlilerinden biri. Yöneticiler, hızla değişen pazar koşullarında doğru kararlar alabilmek için, geniş bir perspektife sahip olmalı ve uzun vadeli stratejiler geliştirebilmeli. Bu, sadece kısa vadeli operasyonel kararlar almanın ötesine geçerek, şirketin gelecekteki yönünü belirlemeyi gerektiriyor.
Teknolojik yeterlilik de giderek daha fazla önem kazanıyor. Yöneticiler, dijital araçları etkin bir şekilde kullanabilmeli ve teknolojik trendleri anlayabilmeli. Bu, sadece mevcut teknolojilerle rahat olmayı değil, aynı zamanda sürekli olarak yeni teknolojileri öğrenme ve bunları iş süreçlerine entegre etme yeteneğini de içeriyor.
Ayrıca, insan yönetimi becerileri de yeni bir boyut kazanıyor. Daha özerk çalışanlar ve esnek çalışma düzenleri, yöneticilerden daha fazla motivasyon ve etkili iletişim becerileri talep ediyor. Yöneticiler, çalışanların potansiyelini en iyi şekilde ortaya çıkarmak ve onları uzaktan yönetebilmek için, güçlü liderlik ve koçluk becerilerine sahip olmalı.
Bu yeni yetkinlikler, yöneticilerin sadece işin teknik yönlerine hakim olmalarının ötesine geçmelerini gerektiriyor. Onlardan, değişen iş dünyasının karmaşıklığını yönetebilecek, inovasyonu teşvik edebilecek ve ekipleri ileriye taşıyabilecek bir vizyon ve adaptasyon yeteneği bekleniyor. Bu dönüşüm, yöneticilik rollerinin sadece azalmasını değil, aynı zamanda daha karmaşık ve çok yönlü olmasını da sağlıyor.
Yöneticilerin Rolünün Geleceği
Yöneticilik rollerinin azalması ve değişen iş dünyası koşulları, yöneticilerin gelecekteki rollerini yeniden şekillendiriyor. Bu yeni çağ, yöneticilerden daha stratejik, yenilikçi ve adaptif olmalarını talep ediyor. Gelecekteki yöneticiler, sadece iş süreçlerini yönetmekle kalmayacak, aynı zamanda sürekli değişen bir dünyada şirketlerini ileriye taşıyacak vizyoner liderler olacak.
Teknolojik ilerlemeler ve dijital dönüşüm, yöneticilerin daha bilgiye dayalı ve analitik kararlar almasını sağlayacak. Yapay zeka ve veri analitiği, karar alma süreçlerini destekleyerek, yöneticilerin daha hızlı ve etkili stratejiler geliştirmesine olanak tanıyacak. Bu, yöneticilerin teknolojik trendleri anlamalarını ve bunları iş stratejilerine entegre etmelerini gerektiriyor.
Ayrıca, geleceğin iş dünyası, yöneticilerden daha fazla esneklik ve adaptasyon yeteneği bekliyor. Yöneticiler, değişen pazar koşullarına ve çalışan ihtiyaçlarına hızla uyum sağlayabilmeli. Bu, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme anlayışını gerektiriyor. Yöneticilerin, ekiplerini motive etme ve ilham verme becerileri, bu yeni iş dünyasında daha da önem kazanıyor.
Gelecekte, yöneticilik rolleri aynı zamanda daha fazla sosyal ve çevresel sorumluluk içerecek. Sürdürülebilirlik ve etik, iş stratejilerinin ayrılmaz bir parçası haline gelecek. Yöneticiler, şirketlerinin topluma ve çevreye olan etkilerini göz önünde bulundurarak, sorumlu ve sürdürülebilir iş uygulamalarını benimseyecek.
Sonuç olarak, geleceğin yöneticileri, eski yöneticilik modellerinden farklı olarak, çok daha çevik, yenilikçi ve duyarlı olacak. Onların rolleri, sadece iş süreçlerini yönetmekle sınırlı kalmayacak; aynı zamanda şirketlerini sürekli değişen bir dünyada başarıya taşıyacak vizyoner liderler olarak şekillenecek.
Sonuç
Yöneticilik rollerinin azalması ve dönüşümü, iş dünyasında devam eden bir evrimin parçasıdır. Bu değişim, teknolojik ilerlemeler, yeni iş modelleri ve değişen organizasyonel yapılar tarafından yönlendiriliyor. Geleceğin iş dünyası, daha az hiyerarşik, daha esnek ve daha stratejik yöneticilik rollerini gerektiriyor. Bu roller, sadece iş süreçlerini yönetmekle kalmıyor, aynı zamanda yenilikçi düşünceyi ve sürdürülebilir uygulamaları da kapsıyor.
Yöneticilerin bu yeni dünyada başarılı olabilmeleri için, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme, teknolojik yetkinlikler, stratejik düşünme ve insan yönetimi becerileri gibi yeni yetkinliklere ihtiyaçları var. Bu değişim, sadece yöneticilik rollerinin azalması değil, aynı zamanda bu rollerin niteliğinin de değişmesini gerektiriyor.
Sonuç olarak, yöneticilik rollerinin geleceği, iş dünyasının sürekli değişen dinamikleriyle uyumlu hale gelmek için sürekli bir adaptasyon ve gelişim gerektiriyor. Bu süreç, iş dünyasında daha yüksek verimlilik, yenilikçilik ve sürdürülebilirliğe doğru bir ilerlemeyi temsil ediyor. Yöneticilik rollerinin bu evrimi, iş dünyasının gelecekteki yönünü belirleyecek ve şirketlerin, çalışanların ve toplumun genelini etkileyecek.
#OrtaKademeYöneticilik #YöneticilikDeğişimi #TeknolojiVeYönetim #YeniİşModelleri #OrganizasyonelYenilik #YöneticilikYetkinlikleri #StratejikLiderlik #TeknolojikAdaptasyon #GeleceğinYöneticileri #İşDünyasıEvrimi
]]>Bu bağlamda da “İnovasyon Döngülerinin “Ekonomik Döngülerle” olan ilişkisi çok önemli.
Bu döngüler bugün konuştuğumuz “Endüstri Devrimlerinin” bir temeli aynı zamanda.
Kaynak: https://knowhow.distrelec.com/manufacturing/is-your-business-ready-for-industry-5-0/
İnovasyon Döngülerinin Tarihi
İnovasyon, ekonomik büyüme ve kalkınmanın itici gücüdür. Peki ekonomide inovasyon nasıl gerçekleşir ve yayılır? Ve inovasyonun iş döngüleri ve sosyal değişim üzerindeki etkileri nelerdir
En etkili inovasyon teorilerinden biri, 1920’lerde ilk kez öneren Rus ekonomist Nikolai Kondratieff’ten sonra Kondratieff dalgaları olarak da bilinen uzun dalgalar kavramıdır. Bu teoriye göre, kapitalist ekonomiler, teknolojik atılımlar ve sosyal dönüşümler tarafından yönlendirilen 40 ila 60 yıl süren uzun vadeli patlama ve çöküş döngüleri yaşarlar.
Kondratieff Dalgası
Kondratieff, kapitalizmin hem zenginlik hem de sefalet, ilerleme ve kriz yaratan dinamik ve çelişkili bir sistem olduğunu savunan Karl Marx’ın çalışmalarından ilham aldı. Marx, işçilerin sömürülmesi ve sermayenin yoğunlaşması toplumsal huzursuzluğa ve devrime yol açacağından, kapitalizmin eninde sonunda kendi çelişkileri altında çökeceğine söylüyordu.
Ancak Kondratieff, kapitalizmin tarihinde daha karmaşık ve döngüsel bir yapı gördü. Sanayi Devrimi’nden bu yana, her biri birkaç on yıl süren ve farklı baskın endüstriler ve teknolojilerle işaretlenmiş birkaç ekonomik genişleme ve daralma dalgası olduğunu gözlemledi. 18. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar, Kondratieff’in geliştirdiği kavram bugüne kadar getirilirse, bu tür beş dalga tanımladı:
Kaynak: https://corporatefinanceinstitute.com/resources/economics/kondratieff-wave/
Her dalga, iş döngüsünün farklı aşamalarına ve inovasyonun yayılmasına karşılık gelen dört aşamadan veya mevsimden oluşuyordu Kondratieff’e göre:
Kaynak: https://www.marketoracle.co.uk/Article56246.html
Kondratieff’in teorisi tartışmalı bir teoriydi, çünkü kapitalizmin dengeye yönelen istikrarlı ve kendi kendini düzenleyen bir sistem olduğunu varsayan zamanının ana akım ekonomik görüşlerine meydan okuyordu. Kondratieff’in teorisinin politik sonuçları da vardı, çünkü kapitalizmin çökmeye mahkûm olmadığını, aksine inovasyon yoluyla yenilenme ve uyum sağlama yeteneğine sahip olduğunu öne sürüyordu. Kondratieff’in teorisi, onu ortodoks Marksist doktrinden bir sapma olarak gören Sovyet yetkilileri tarafından reddedildi. Kondratieff’in kendisi de 1938’de tutuklanarak idam edildi.
Schumpeterci Bakış Açısı
Uzun dalgalar kavramı, inovasyon ve girişimcilik konusunda en etkili düşünürlerden biri olan Avusturyalı ekonomist Joseph Schumpeter tarafından yeniden canlandırıldı ve rafine edildi. Schumpeter de Marx’tan etkilendi, ancak “yaratıcı yıkım” süreci olarak gördüğü kapitalizme daha olumlu ve dinamik bir bakış açısı geliştirdi.
Schumpeter, inovasyonun kapitalizmin özü olduğunu, çünkü mevcut olanları bozan ve değiştiren yeni ürünler, süreçler, pazarlar ve örgütlenme biçimleri yarattığını savundu. İnovasyon, üretkenliği, verimliliği ve yaşam standartlarını artırdığı için ekonomik kalkınmanın da kaynağıydı. Bununla birlikte, inovasyon, inovasyonun hızına ve yönüne bağlı olarak refah ve depresyon dalgaları yarattığı için iş döngülerinin de nedeniydi.
Schumpeter, Kondratieff’in “uzun dönemli ekonomik evrim” olarak adlandırdığı uzun dalgalar teorisini benimsedi ve değiştirdi. Sanayi Devrimi’nden bu yana beş inovasyon dalgası olduğunu kabul etti, ancak girişimcilerin inovasyonun aracıları olarak rolünü vurguladı. Ayrıca iki tür inovasyon arasında ayrım yaptı: artımlı ve radikal. Artımlı inovasyon, ekonomik büyümeye katkıda bulunan ancak ekonominin yapısını değiştirmeyen mevcut ürün ve süreçlerin kademeli olarak iyileştirilmesiydi. Radikal yenilik, yeni endüstriler ve pazarlar yaratan ve ekonomiyi dönüştüren yeni ürün ve süreçlerin tanıtılmasıydı.
Kaynak: https://www.visualcapitalist.com/the-history-of-innovation-cycles/#google_vignette
Schumpeter, radikal inovasyonun, uzun ekonomik kalkınma dalgalarını tetikleyen kümelerde veya sürülerde meydana geldiğini savundu. İnovasyonun kümelenmesini açıklayan üç ana faktör belirledi:
Schumpeter ayrıca, uzun ekonomik kalkınma dalgalarının, toplumun değerlerini ve tutumlarını etkiledikleri için kültürel ve politik bir boyutu olduğunu savundu. Kapitalizmin sadece ekonomik bir sistem değil, aynı zamanda bireyciliği, rasyonelliği ve yaratıcılığı besleyen bir medeniyet olduğuna inanıyordu. Bununla birlikte, yaratıcı yıkım süreci onu sürdüren sosyal uyumu, ahlaki normları ve girişimci ruhu aşındıracağından, kapitalizmin sonunda kendi temellerini baltalayacağından da korkuyordu. Kapitalizmin yerini devrimin değil, demokrasinin alacağını, kitlelerin daha fazla güvenlik ve eşitlik talep edeceğini, aydınların kapitalist sistemi eleştireceğini ve düzenleyeceğini öngördü.
Marksist Eleştiri
Uzun dalgalar kavramı, Kondratieff-Schumpeterci perspektifin varsayımlarına ve sonuçlarına meydan okuyan Marksist akademisyenler tarafından da eleştirildi ve yenilendi. Uzun dalgaların teknolojik yenilikler tarafından değil, sermaye birikimi ve sınıf mücadelesi dinamikleri tarafından yönlendirildiğini savundular. Ayrıca, uzun dalgaların döngüsel değil, her tarihsel çağın kendine özgü koşullarına ve çelişkilerine bağlı olarak tarihsel ve olumsal olduğunu savundular.
Uzun dalgaların en önde gelen Marksist eleştirmenlerinden biri, kapitalist gelişmenin kalıplarını ve krizlerini açıklamak için “mekansal düzeltme” kavramını geliştiren David Harvey’dir. Harvey, kapitalizmin doğası gereği istikrarsız olduğunu ve çok az kârlı çıkış peşinde koşan çok fazla sermaye olduğunda ortaya çıkan aşırı birikime eğilimli olduğunu savunuyor. Aşırı birikim, kapitalistleri sermayelerini yatırım yapmanın ve genişletmenin yeni yollarını aramaya zorlayan bir kârlılık krizine yol açar.
Harvey, kapitalistlerin aşırı birikimin üstesinden gelmek için kullandıkları ana stratejilerden birinin, yeni pazarlar açarak, yeni kaynakları sömürerek ve üretim ve tüketimlerini yeniden konumlandırarak faaliyetlerini mekansal olarak yeniden düzenlemek olduğunu savunur. Bu strateji, kârlılığı ve büyümeyi geçici olarak geri yükleyen, ancak aynı zamanda kapitalizmin çelişkilerini ve çatışmalarını yeni yerlerde ve biçimlerde yerinden eden ve yeniden üreten mekansal bir düzeltme yaratır. Harvey, kapitalizmin tarihinin, dünyanın coğrafyasını ve ekolojisini şekillendiren bir dizi mekansal düzeltme olarak anlaşılabileceğini savunuyor.
Harvey ayrıca, mekansal düzeltmelerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda devletin müdahalesini ve kültürün manipülasyonunu içerdikleri için politik ve ideolojik olduğunu savunuyor. Devletin, altyapı, sübvansiyonlar, politikalar ve güvenlik sağlayarak sermayenin mekansal yeniden örgütlenmesini kolaylaştırmada ve düzenlemede kilit bir rol oynadığını savunuyor. Ayrıca kültürün, kapitalist sistemi destekleyen veya ona direnen anlatılar, kimlikler ve değerler yaratarak sermayenin mekansal yeniden örgütlenmesini meşrulaştırmada ve buna itiraz etmede kilit bir rol oynadığını savunuyor.
Harvey, “neoliberalizm” olarak adlandırdığımız son dönem kapitalizmin mevcut aşamasının, piyasaların serbestleştirilmesini, kuralsızlaştırılmasını ve özelleştirilmesini, dünya ekonomisinin entegrasyonunu ve kutuplaşmasını ve finansallaşmanın yükselişini ve krizini içeren küresel bir mekansal düzeltme ile karakterize edildiğini savunuyor. Neoliberalizmin, toplumsal hareketler ve sivil toplumdan ilerici hükümetlere ve bölgesel bloklara kadar bir direniş ve alternatif dalgasını ateşleyen sosyal ve çevresel sorunların yanı sıra benzeri görülmemiş düzeyde zenginlik ve eşitsizlik yarattığını savunuyor.
Sonuç
Uzun dalgalar kavramı, inovasyon ve gelişimin tarihini ve geleceğini anlamak için yararlı bir araçtır. İnovasyonun doğrusal ve pürüzsüz bir süreç değil, hem yaratmayı hem de yıkımı, hem fırsatları hem de zorlukları, hem kazananları hem de kaybedenleri içeren karmaşık ve çalkantılı bir süreç olduğunu gösteriyor. Ayrıca, inovasyonun tarafsız ve teknik bir fenomen değil, farklı aktörlerin ve grupların çıkarlarını ve değerlerini yansıtan ve etkileyen sosyal ve politik bir fenomen olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda inovasyonun deterministik ve kaçınılmaz bir sonuç değil, bireylerin ve toplumların seçimlerine ve eylemlerine bağlı olan tarihsel ve olumsal bir olasılık olduğunu göstermektedir.
Kaynaklar:
#EndüstriDevrimleri #İnovasyonDöngüleri #EkonomikDöngüler #KondratieffDalgaları #Schumpeter #KapitalizminDinamikleri #EkonomikTeoriler #VUCA #EndüstriDevrimleri #İnovasyonDöngüleri #EkonomikDöngüler #Karmaşıklık #Değişim #KondratieffDalgaları #TeknolojikAtılımlar #SosyalDönüşümler #Kapitalizm #İnovasyon #EkonomikBüyüme #Kalkınma #İşDöngüleri #SosyalDeğişim #SanayiDevrimi #BuharMakinesi #Tekstil #Demir #SuGücü #Demiryolları #Çelik #Kömür #Elektrik #Kimyasallar #İçtenYanmalıMotorlar #Otomobiller #Petrokimya #Havacılık #BilgiTeknolojisi #DijitalAğlar #YeniMedya
]]>
Kitapta, iş dünyasının hızla değişen akışında nasıl bir yol izlememiz gerektiğini, hangi becerilere ihtiyaç duyduğumuzu ve kariyerimizi nasıl şekillendireceğimizi anlatıyoruz.
Kariyer yapmanın sadece iş bulmak ya da terfi etmek olmadığını, aynı zamanda kendimizi tanımamız ve geliştirmemiz gerektiğini vurguluyoruz. Kitap, iş dünyasında deneyimli olanlara da daha yolun başındaki gençlere de hitap ediyor. Özellikle kişisel becerilerin, sürekli öğrenmenin ve bağlantılar kurmanın önemi üzerinde duruyoruz.
Bu kitabın, iş ve kariyer dünyasında bir rehber gibi olmasını arzu ettik. Steve ve ben, bu değişen dünyada nasıl ayakta kalabileceğimizi, nasıl başarılı olabileceğimizi göstermek için çabaladık.
Değişen iş dünyasına ayak uydurmak zorundayız ve “Career Management in a Disrupted World” kitabı, bu süreçte size yardımcı olacağını umuyoruz.
Daha fazlasını öğrenmek isterseniz, bana ulaşabilirsiniz. Herkese kariyer yolculuğunda başarılar diliyorum!
Bu arada, teşekkürler Steve, çok keyifliydi, hazırmısın yenisine?
#KariyerYönetimi #DeğişenDünya #ProfesyonelGelişim #VUCADünyası #KariyerPlanlama #İşDünyasındaBaşarı #SürekliÖğrenme #KişiselBeceriler #NetworkKurmak #KariyerRehberi
]]>
#careercoaching
#careergoals
#careerdevelopment
#careermanagement
#careermanagementinadisruptedworld
#wisdomlab
#booklaunch
Wisdom Lab Stephen Moroz
#ExtraordinaryJourney #ChanceEncounter #BucharestAdventure #CoAuthoringSuccess #GroundbreakingBook #CareerManagementTips #VUCAWorld #CareerManagementInADisruptedWorld
#wisdomlab #stephenmoroz
VUCA Dünyasının Dinamikleri
VUCA, oynaklık (volatility), belirsizlik (uncertainty), karmaşıklık (complexity) ve belirsizlik (ambiguity) kavramlarının baş harflerinden oluşur. Bu terim, özellikle iş dünyasında, değişen koşullara hızlı bir şekilde adapte olmanın gerekliliğini vurgular. Gelişen teknolojiler ve küreselleşme, iş modellerini ve pazar dinamiklerini sürekli olarak değiştirirken, neoliberal politikalar ve popülizmin yükselişi, ekonomik ve sosyal yapılarda önemli dönüşümlere yol açıyor.
“Precariat” Sınıfının Ortaya Çıkışı
Precariat, geleneksel iş güvencesinden yoksun, belirsiz ve geçici işlerde çalışan, ekonomik ve sosyal güvencesizliğe maruz kalan insanları tanımlar. Bu terim, gittikçe artan bir toplumsal gerçekliği ifade ediyor: Sürekli değişen iş piyasası koşullarında, insanlar artık uzun süreli ve güvenceli işler bulmakta zorlanıyorlar. Küreselleşme ve teknolojik ilerlemeler, iş piyasasında yeni iş modellerini ve çalışma biçimlerini beraberinde getiriyor. Bu durum, bir yandan esnek çalışma imkanları sunarken, diğer yandan da iş güvencesinin azalmasına neden oluyor.
VUCA ve Precariat Arasındaki İlişki
VUCA dünyasının özelliklerinden oynaklık ve belirsizlik, precariat sınıfının temel özelliklerini doğrudan etkiliyor. Teknolojik değişimler ve küresel rekabet, iş güvencesini azaltırken, neoliberal politikalar işçi haklarını sınırlayarak bu belirsizliği daha da artırıyor. Bu durum, insanları geçici ve düşük güvenceli işlere yönlendiriyor.
Precariat’ın Toplumsal ve Ekonomik Etkileri
Precariat sınıfının yükselişi, toplumsal ve ekonomik yapılar üzerinde önemli etkilere sahip. Ekonomik güvencesizlik, tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor ve sosyal istikrarsızlığa yol açabiliyor. Ayrıca, bu sınıfın politik eğilimleri, popülizmin yükselişinde etkili olabiliyor. İş güvencesinin azalması ve gelir eşitsizliğinin artması, toplumsal huzursuzluğu tetikleyebilir.
Sonuç ve Gelecek Perspektifi
VUCA dünyası, iş ve sosyal yaşamı dönüştürmeye devam ederken, precariat sınıfının karşılaştığı zorlukları anlamak ve bu zorluklara uygun çözümler üretmek önem kazanıyor. İşverenler, politikacılar ve toplum liderleri için bu yeni sosyal gerçekliği dikkate almak, daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek yaratma yolunda atılacak adımlar açısından kritik öneme sahip.
]]>Esnek Senaryo Planlaması: VUCA dünyasında, tek bir gelecek tahmini yerine, birden fazla senaryo üzerinden planlama yapmak faydalıdır. Örneğin, bir e-ticaret şirketi, tüketici davranışlarında meydana gelebilecek ani değişikliklere, lojistik aksaklıklara veya uluslararası ticaretteki gelişmelere karşı farklı senaryolar hazırlayabilir. Bu, beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olmayı ve hızla adapte olmayı sağlar.
Gerçek Zamanlı Veri Analizi: Değişen piyasa koşullarında, kararlarınızı en güncel verilere dayandırmak hayati öneme sahiptir. Bu, iş planınızın sürekli olarak güncel kalmasını ve piyasadaki değişikliklere hızlı bir şekilde adapte olmasını sağlar. Örneğin, sosyal medya trendlerini ve Google Analytics verilerini sürekli olarak izleyerek, pazarlama stratejilerinizi anında güncelleyebilirsiniz.
Esnek Kaynak Yönetimi: Kaynaklar, özellikle finansal kaynaklar, değişen ihtiyaçlara göre hızlı bir şekilde yeniden tahsis edilebilmelidir. Bu, VUCA koşullarında karşılaşabileceğiniz beklenmedik durumlara karşı esnek olmanızı sağlar. Örneğin, bir teknoloji şirketi, araştırma ve geliştirme bütçesini, pazarda ortaya çıkan yeni bir teknolojiye hızla yanıt verebilmek için yeniden ayarlayabilir.
Risk Yönetimi ve Yedek Planlar: Potansiyel riskleri önceden belirleyip, bu risklere karşı yedek planlar geliştirmek, olası sorunlara karşı daha hızlı ve etkili bir şekilde müdahale etmenizi sağlar. Örneğin, bir lojistik şirketi, olası grevler veya doğal afetler nedeniyle teslimat aksaklıkları yaşanması durumunda alternatif taşıma yolları ve tedarikçiler belirleyebilir.
Sürekli Öğrenme ve Uyum: Piyasa koşullarının ve teknolojik gelişmelerin sürekli olarak takip edilmesi ve bu değişikliklere hızla uyum sağlanması gerekir. Bu, rekabet avantajını korumanın ve geliştirmenin anahtarıdır. Mesela, bir perakende şirketi, yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi yeni teknolojileri benimseyerek, müşteri tercihlerini daha iyi anlayabilir ve stok yönetimini optimize edebilir.
Projeksiyonların Sürekli İzlenmesi ve Güncellenmesi: İş dünyasında başarılı olabilmek için, iş planı projeksiyonlarının sürekli olarak izlenmesi ve güncellenmesi yaşamsal önem taşır. Bu, şirketlerin değişen piyasa koşullarına ve teknolojik yeniliklere hızlı bir şekilde adapte olmalarını sağlar. Örneğin, bir finans şirketi, piyasadaki dalgalanmalara ve ekonomik göstergelere göre yatırım stratejilerini düzenli olarak güncelleyebilir. Böylece, piyasa fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirirken aynı zamanda riskleri de minimize eder.
Bu stratejiler, VUCA dünyasında sağlam ve esnek iş planları oluşturmanıza yardımcı olabilir. Her zaman hazırlıklı olmak ve hızla adapte olabilmek, bu belirsiz ve karmaşık ortamda başarının anahtarıdır. Bu yaklaşımlar, iş dünyasındaki hızlı değişimlere karşı dayanıklılık ve esneklik kazandırarak, şirketlerin uzun vadeli başarısını destekler.
]]>Neoliberalizm, piyasalarda hızlı ve sık değişikliklere neden olarak değişkenliği artırmıştır. Bu durum özellikle finans piyasalarında belirgindir ve yatırımcılar için hem fırsatlar hem de riskler yaratmaktadır. Global ekonomideki belirsizlikler, serbest piyasa dinamikleriyle kesiştiğinde, iş dünyası için tahmin edilemez bir ortam yaratır. Bu, karar verme süreçlerinde ve stratejik planlamada yeni yaklaşımların benimsenmesini zorunlu kılar.
Küreselleşme ve teknolojik ilerlemeler, iş dünyasının karmaşıklığını artırmıştır. Neoliberal politikalar bu karmaşıklığı hem teşvik etmiş hem de yönetilmesini zorlaştırmıştır. Aynı zamanda, neoliberal politikaların sosyal ve ekonomik eşitsizlikler üzerindeki etkisi çoğu zaman belirsiz ve çok yönlüdür. Bu, gelecekteki trendleri tahmin etme ve etkin risk yönetimi stratejileri geliştirme ihtiyacını artırmaktadır.
Neoliberalizmin VUCA dünyası üzerindeki etkileri, hem mevcut iş pratiklerini hem de gelecekteki ekonomik politikaları şekillendirecek. İş liderleri ve politika yapıcılar, bu yeni gerçekliğe uyum sağlamak ve etkili yönetim stratejileri geliştirmek için yenilikçi yaklaşımlar benimsemelidir. Bu değişim sürecinde, bireylerin ve kurumların sürekli öğrenme ve adaptasyon kabiliyetleri kritik önem taşımaktadır.
#Neoliberalizm #VUCA #Ekonomik #Değişim #İş #Dünyası #Küreselleşme #Serbest #Piyasa #Risk #Yönetimi #Stratejik #Planlama #Finans #Piyasaları #Teknolojik #İnovasyon
]]>VUCA koşulları, özellikle ekonomik belirsizlik ve sosyal değişim zamanlarında, popülist liderlere yönelimi artırıyor. Ekonomik dalgalanmalar, politik istikrarsızlık ve hızla değişen sosyal yapılar, basit ve anlaşılır çözümler sunan popülist liderler için verimli bir zemin hazırlıyor. Bu durum, politik belirsizlik içinde çözüm arayan bireyler için cazip bir alternatif sunuyor.
Ancak, popülist politikaların kısa vadeli çözüm odaklı yaklaşımı, uzun vadeli planlamayı ihmal ederek belirsizliği ve değişkenliği artırıyor. Bu yaklaşım, özellikle küresel politika ve toplumsal kutuplaşma alanlarında VUCA ortamını güçlendiriyor. Popülist liderlerin kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı söylemleri, toplumsal ve politik çatışmaları körükleyerek, daha karmaşık ve belirsiz bir siyasi ortam yaratıyor.
Bu döngüyü kırmak için, toplumlar ve liderler, karmaşık sorunlara çok boyutlu çözümler üretmeli ve bütüncül stratejiler geliştirmelidir. Eğitim, medya okuryazarlığı ve sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi, bu döngüyü kırmada kritik rol oynar. Dijital çağda, popülizmin etkilerini anlamak ve yönetmek, geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine inşa etmek için hayati öneme sahiptir.
VUCA koşulları ve popülizm arasındaki bu karşılıklı ilişki, modern dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük meydan okumalardan biridir. Bu döngüyü kırmak ve daha istikrarlı, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek, yalnızca politik liderlerin değil, her birimizin sorumluluğundadır. Bu süreçte, bireylerin ve toplumların bilinçli ve eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmesi, geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine inşa etmemiz için hayati öneme sahiptir.
]]>9800 nesildir var olan Homo sapiens, yani insanlık tarihi, büyük ölçüde değişimden çok süreklilik üzerine kurulmuştu. Ancak son 5 nesil, buhar makinesinden başlayarak, elektrik, internet, yapay zeka gibi dönüşüm yaratan teknolojik buluşlara tanıklık etti. Bu, tarihin kendini tekrar etmesi yerine, sürekli bir yenilik ve evrim sürecine girdiğini gösteriyor.
Teknolojinin bu hızlı değişimi, toplumları ve bireyleri de dönüştürüyor. Geleneksel toplum yapısı, teknolojik ilerlemelerle birlikte daha dinamik ve bağlantılı hale geliyor. Ekonomiden eğitime, siyasetten günlük yaşama kadar her alan, teknolojinin getirdiği yeniliklerle şekilleniyor. Bu durum, insanların yaşam biçimini, düşünce yapısını ve hatta değer yargılarını etkiliyor.
Örneğin, internetin ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıyla bilgiye erişim biçimi kökten değişti. Dijital çağda bilgiye erişim kolaylaştı, ancak aynı zamanda bilgi kirliliği ve yanlış bilgilendirme de arttı. Bu durum, bireylerin bilgiyi eleştirel bir şekilde değerlendirme becerilerini önemli hale getiriyor.
Yapay zeka ve otomasyonun yükselişi, iş dünyasında ve meslek seçimlerinde yeni paradigmalar yaratıyor. Geleneksel mesleklerin yerini yeni, teknoloji odaklı meslekler alıyor. Bu da eğitim sistemlerinin, öğrencileri geleceğin dünyasına hazırlama şeklini değiştiriyor.
Sonuç olarak, “Tarih tekerrürden ibarettir” deyimi, teknolojinin getirdiği hızlı değişim karşısında yetersiz kalıyor. Tarih artık tekrar etmek yerine, sürekli yenilenen bir döngüde ilerliyor. Bu yeni dönemde, toplumlar ve bireyler, değişimi benimseyerek, yeniliklere uyum sağlamak zorunda. Bu adaptasyon süreci, hem mevcut nesil için hem de gelecek nesiller için kritik öneme sahip.
]]>Vizyon, bilinmeyen bilinmeyenlerin üstesinden gelmek için gereklidir. Önümüzde ne olduğunu tam olarak bilmesek bile gelecek için bir yol haritası sağlar. Vizyon bize şu konularda yardımcı olur:
İkinci Dünya Savaşı sırasında Winston Churchill’in İngiltere’nin geleceğine dair net bir vizyonu vardı. İhtimaller onlara karşı yığılmış olsa bile, Churchill asla umudunu yitirmedi. Onun muzaffer bir Britanya vizyonu, ulusa en karanlık zamanlarda bile sebat etmesi için ilham verdi.
Steve Jobs ilk iPhone’u piyasaya sürdüğünde, köklü bir endüstriyi altüst ediyordu. Ancak Jobs’un mobil bilişimin geleceğine dair net bir vizyonu vardı. Akıllı telefonların hayatımızın vazgeçilmez araçları olacağına inanıyordu ve iPhone’u piyasadaki en iyi akıllı telefon yapmaya kararlıydı.
Son yıllarda Elon Musk, elektrikli arabalar ve uzay yolculuğu da dahil olmak üzere birçok yıkıcı teknolojinin ön saflarında yer aldı. Musk’ın gelecek vizyonu iddialı ama aynı zamanda ilham verici. Sürdürülebilir ulaşım ve uzay araştırmalarının herkes için erişilebilir olduğu bir dünya yaratmak için çalışıyor.
Bunlar, vizyonun liderlerin belirsizlik karşısında büyük işler başarmasına nasıl yardımcı olduğuna dair sadece birkaç örnek. VUCA dünyasında vizyon her zamankinden daha önemli. Bilinmeyen bilinmeyenlerde yol almanın ve uzun vadeli hedeflerimize ulaşmanın anahtarıdır.
İşte VUCA dünyasında vizyonunuzu geliştirmek ve iletmek için bazı ipuçları:
Net bir vizyon geliştirerek ve ileterek, kendinizin ve kuruluşunuzun VUCA dünyasında başarılı olmasına yardımcı olabilirsiniz.
https://player.hourone.ai/136f787a759a448eaf0a88dc8bdc935c
]]>
Eve internet bağlanması gerekiyor, bahçede de yapılması gereken ufak tefek işler var.
Pazartesi Türk Telekom denen zibidiye müracaat ettim (bundan sonra beceriksiz zibidi olarak anılacaktır), salı sabahı da bir tanıdığımızın önerisi ile bahçe işleri için Davut Ustayı aradım.
Salı sabahı her şey güzeldi, ta ki Davut Ustayı aramak için telefonu elime alana kadar.
Beceriksiz zibidi Türk Telefon mesaj göndermiş, perşembe günü 8:30 – 13:30 arası gelip kurulum yapacağız.
Keyfe bak hemen geliyorlar.
Davut Usta’yı aradım, selam sabahtan sonra ne gibi işlerim olduğunu söyleyip fiyat vermesini rica ettim.
Davut Usta “şimdi sen yapılacak işlerin videosunu çek, bana gönder, ben sana fiyat vereceğim” dedi.
Ben yapılacak işleri tarif eden bir video çekeceğim? Yahu usta bunu yapabilsem o işleri de ben yaparım.
Neyse keyfim kaçmasın diye he, he dedim kapattım telefonu, başkasını bulmak gerek diye düşünüyorum.
Aaaaa, beceriksiz zibididen (hatırlatmakta yarar var – Türk Telekom) yeni bir SMS, randevunuz bugüne alındı, 13:30 – 18:00 arası geliyoruz.
Harika, hemen yeni, BOŞ, İÇİNDE HİÇBİR ŞEY OLMAYAN, SICAK eve gideyim, gelecekler.
Eve vardım, hava 30 derecenin üzerinde, evde eşya yok, balkon duvarına tünedim.
Biraz sonra telefon, Davut Usta. “Daha videoyu göndermedin” diyor.
Saatler ilerliyor, ben o gün hazırlamayı düşündüğüm dersleri, Steve Moroz ile yazmakta olduğumuz kitabı fala düşünüp geçen saatlere hayıflanıyorum, terliyorum. Getirdiğim su da çok ısındı içilmiyor.
Şimdi gelirler diye düşlüyorum.
Aaaa, Türk Telekom zibidisinden yeni bir SMS, “Türk Telekom avantajlı internet dünyasına katılmama az kalmış”.
Düşlerimde geliyor Türk Telekom zibidisi, adet olduğu üzere mehter marşları çalıyor, sağa sola çaylar atılıyor beni kucaklamak için.
Saatler ilerliyor. Bu sefer Davut Usta’dan mesaj, “video gelmedi”.
Ben artık sıcağın da etkisi ile dolmaktayım.
Davut Usta aradı, cevap vermedim, çok sinirliyim adamı kırmayayım.
Saat 18:00 Türk Telefon’a telefon edip 20 dakika uğraşarak bir canlıya ulaştım. “İşler yoğun olunca” diye başlayan zavallı görevli artık sabrımı taşırdı, bu durumlarda yapılamayacak işin aynı güne toplanmasının anlamsız olduğunu, fazlalıkların başka güne kaydırılması gerektiğini, ellerinde bu konuda onca yıllık istatistiki bilgi olduğunu, günde kaç işlem yapılacağının bilindiğini, bunu yapanın teknoloji şirketi olduğunu iddia ettiğini, müdürün, genel müdürün, CEO’nun ailesinin hatırını sormaya başladığımı çok geç farkedebildim. Özür diledim, söylediklerimin tarafının kendileri olmadığını, şirket ve bilhassa yetkililer olduğunu falan söyledim.
Açım, yorgunum, sıcak, artık eve gideceğim.
YENİ BİR SMS, randevum 18:30 – 21:00 arsına alınmış.
Ve saat 21:00 de eve döndüm. Türk Telekom zibidisin aradım, şikayet kaydı bırakacağım.
OLMAZZZZZZZZZZZZ. Telefon numaram Türk Telekom hattı olmadığı için reddediyor sistem.
Davut Usta’dan mesaj var.
Yani Türk Telekom’u Türk Telekom olmayan bir hattan arayarak şikayet edemiyorsunuz.
TÜRK TELEKOM denen zibidi, sen kim oluyorsun (yine araya Davut Usta girdi) da benim yaşamımdan bir günü çalıyorsun, Türk Telekom denen hırsız zibidi?
Davut Usta kusura bakma telefonum Türk Telekom hattı değil.
Açım, susuzum.
Davut Usta senin teknoloji kullanımına hayranım.
Boş yapma Türk Telekom, git kumda oyna.
@TurkTelekom @TTDestek
]]>Bu önemli değişim boşlukta meydana gelmiyor; aksine, toplumsal değişimin, özellikle teknolojik ilerlemenin hızlanması ve neoliberal ekonomi politikalarının küresel benimsenmesi gibi iki ana faktörden büyük ölçüde etkileniyor.
Teknolojik ilerleme artık lineer bir süreç olmaktan çıktı ve üstel bir hale geldi. Toplumdaki bu hızlanan değişim, birçok geleneksel endüstri ve iş yapısını bozdu. Otomasyon ve dijital dönüşüm artık sıradanlaştı ve bir zamanlar istikrarlı olarak görülen sektörlerde çalışnların yerini aldı. Teknoloji şirketlerinin hızla genişlemesi de iş güvencesizliğine katkıda bulunuyor, çünkü bu şirketler gittikçe daha çok, küçük işletmeler tarafından hizmet verilen pazarlara hükmediyor.
Öte yandan, büyüyen serbest çalışan ekonomisi ve uzaktan çalışma fırsatlarının yükselişi, uzun vadeli iş güvencesinin giderek daha zor elde edildiği bir iş pazarı oluşturdu. Bu değişim, bireyleri daha uyumlu ve kendine bağılı olmaya zorladı, genellikle onları hayatta kalmak için girişimcilik faaliyetlerine itti, bu da bir seçimden ziyade bir zorunluluk oldu.
Öte yandan, son birkaç on yılda neoliberalizmin artan etkisi de bu geçişte önemli bir rol oynadı. Serbest piyasa kapitalizmi, deregülasyon ve özelleştirmeyi öne çıkaran neoliberal ekonomi politikaları, girişimcilik faaliyetlerini ekonomik büyümenin itici gücü olarak önceliklendirir. Bu sistem, iş güvencesi ve kamu güvence ağları pahasına rekabeti ve bireyciliği teşvik eder.
Neoliberalizmin etkisi sadece ekonomik olmaktan öteye geçer. İş, başarı ve bireysel kimlik hakkındaki toplumsal tutumları şekillendirir. Bugün, kutlanan hikaye, risk alabilen, piyasaları karıştıran ve kendi yolunu çizen girişimci olan bireyin hikayesidir. Bu hikaye, bazıları için ilham verici olmasına rağmen, girişimcilik faaliyetlerine katılmak için gerekli ayrıcalığa sahip olmayan veya bu tür faaliyetlere arzu duymayanların gerçeklerini göz ardı eder.
Bu trend, girişimciliğin giderek daha çok bir seçimden ziyade bir zorunluluk olarak görüldüğü daha geniş bir toplumsal değişimi yansıtır. Bu sistem bazıları için fırsatlar yaratırken, aynı zamanda birçok kişi için mali güvencesizliği getirir. Başarı veya başarısızlık sorumluluğunu tamamen bireyin omuzlarına yükler ve onların ilerlemesini engelleyebilecek sistemsel sorunları görmezden gelir.
Girişimciliğin gerçekten de yenilik, özgürlük ve mali başarı için birçok fırsat sunduğu doğru, ancak zorunlu bir seçim olmamalıdır. Bir toplumun gelişmesi için, girişimcilik çabaları ve geleneksel istihdam dahil olmak üzere çeşitli roller ve işlere ihtiyaç vardır.
Hızlanan değişim ve neoliberalizm çağında ilerlerken, sosyo-ekonomik politikalarımızı eleştirel bir şekilde incelememiz ve dengelememiz çok önemlidir. Girişimciliği değerlendiren ancak aynı zamanda iş güvencesinin önemini tanıyan ve sağlam sosyal güvence ağları sağlayan daha bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
“Zorunlu girişimciliğin” artan baskısı, işin doğası, toplumsal beklentiler ve hükümetin ekonomik geleceğimizi şekillendirme rolü hakkında önemli tartışmaları da beraberinde getirir. Bu, hızla değişen bir dünyada seçimi saygı gösteren ve tüm insanlar için adil fırsatları teşvik eden bir toplum oluşturduğumuzdan emin olmak için katılmamız gereken bir tartışmadır.
]]>Yurtdışında yaşadığım zamanlar çok işime yarayan işlevleri vardı bu saatlerin ama Türkiye’de, özellikle Bodrum’da, araçların hepsi ürk Malı olmasına rağmen hiçbiri işe yaramıyor.
Tek işlevleri gece yarısı karanlıkta gereksiz ışık üretmeleri.
Neden?
Çünkü ülkemizin birçok yerinde özellikle geçeleri çok kısa da olsa elektrik kesilir, bazı yerlerde haftada 2-, bazı yerlerde gecede 2-3 kez.
Alette saat için ufak bir back-up pili olmayınca da o saat işlevini yitirir, hiçbir işe yaramaz ve sade oralarda alakasız rakamlar görürüsünüz.
Bu şartlar altında saati neden oraya koyarsın? Neden bir yedekleme pili koymazsın?
Peki Arçelik, Beko, Vestel, Phillips vb. ülkenin bu şartlarından habersiz mi? Yooo.
Neden yapmazsınız bu ufak eklemeyi? Çok mu fiyat artırır? Hiç sanmam.
Peki neden hiç düşünülmez? Boş vermişlik.
İnanın yedekleme pili olan bir kahve makinası bulursam evdekini hemen atacağım.
]]>
Mark your calendars for an enlightening event that will equip you with the knowledge and insights to navigate the ever-evolving entrepreneurial landscape of the 21st century.
We are privileged to have two experts joining our event: Tufan Karaca from Opex Academy and Ammar Issa from INVESTRO.
Date: 22nd July 2023
Location: İstanbul
Time: 10:00 – 14:00
Language: English
Join us: https://lnkd.in/dMQMvYhQ
#BuildingMarkets #SmallBusinessBigImpact
#entrepreneurship
#istanbul
#businessgrowth
“Kapitalizmin mutasyon geçirmiş bir biçimi olarak neoliberalizm işçiyi bir girişimci haline getirir. Başkası tarafından sömürülen işçi sınıfını komünizm değil, neoliberalizm ortadan kaldırır. Bugün herkes kendi şirketinin kendini sömüren işçisidir. Herkes birey olarak hem efendi hem köledir. Sınıf mücadelesi insanın kendisiyle iç savaşı haline dönüşür.” der Byung-Chul Han
Günümüzde iş dünyası ve çalışma kavramı hızla değişiyor. Teknoloji ilerledikçe, geleneksel iş modelleri yerini yeni ve yenilikçi yaklaşımlara bırakıyor. Artık her birey kendi işletmesinde, kendi kendini yöneten ve sömüren bir işçi gibi hareket etmek zorunda kalıyor.
Geçmişte, işçi sınıfı kavramı belirli bir endüstride çalışan, belirli bir şirkete bağlı olan bireyleri ifade ederken, günümüzde herkes potansiyel olarak kendi işletmesinin CEO’su haline gelebiliyor. İnternetin gücü ve dijital çağın getirdiği imkanlar, herkesin kendi markasını oluşturmasına, ürün veya hizmetlerini pazarlamasına ve gelir elde etmesine olanak tanıyor.
Birçok kişi artık geleneksel bir işverenin yanında çalışmaktansa, kendi işini kurmayı tercih ediyor. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle, teknolojik ilerlemeler ve internet, küresel olarak birçok fırsat sunuyor. Herhangi bir konuda uzmanlaşarak, çevrimiçi bir platformda ürünlerini veya hizmetlerini sunan bir kişi, potansiyel olarak dünya genelinde bir müşteri tabanına erişebiliyor.
Ve sonuç olarak yeni bir sınıf ortaya çıkmış durumda “prekarya”.
Kimdir prekarya? Kendini “serbest çalışan – freelancer” olarak gören ancak sistemin taşeronlaştırdığı, en temel özelliği ‘güvencesiz’ olan yeni bir sınıftır.
Bahsi geçen güvencesizlik yalnızca somut anlamıyla bir garantiye sahip olmamayı belirtmemektedir. Prekarya, sınıfının aynı zamanda geleceğe dair kaygıları da çok yoğundur.
Bu yeni iş dünyasında başarılı olmak için bireylerin kendilerini sürekli geliştirmeleri ve öğrenmeye açık olmaları gerekiyor. Geleneksel işverenlerden farklı olarak, kendi işletmelerinde her türlü sorumluluğu üstlenmek zorundalar. Pazarlama, finans, müşteri ilişkileri gibi farklı alanlarda bilgi ve beceri sahibi olmalılar.
Bununla birlikte, kendi işletmesinde çalışan bir birey için zaman yönetimi ve disiplin önemli bir faktördür. Çünkü kişi hem işletmesinin faaliyetlerini yürütmeli hem de kendi kendini motive etmelidir. İş ve özel hayat dengesini sağlamak da ayrı bir sorundur.
Sonuç olarak, günümüzde herkes kendi işletmesinde kendi kendini sömüren bir işçi gibi hareket etmek durumunda. İş dünyasının değişen dinamikleri ve teknolojik ilerlemeler, her bireye kendi markasını oluşturma ve bağımsız olarak faaliyet gösterme fırsatı sunuyor. Ancak bu durum, kişinin sürekli kendini geliştirmesini, disiplinli olmasını ve iş-yaşam dengesini sağlamasını gerektiriyor.
]]>
Özellikle yaşadığımız VUCA (değişken- belirsiz – karmaşık ve muğlak) dünyada her seviyede vizyon ön plana çıkmaktadır.
Stratejik planlar vizyon ile direk ilişkilendirilir, vizyonsuz strateji olmaz.
Devletler seviyesine çıktığımız zaman her 4-5 yılda yapılan seçimler vizyonu daraltıyor stratejiyi kısa vadeye indirgiyor ve hükümet iş başı yaptığı günden itibaren gelecek seçimin derdine düşerek kısa vadeli stratejilerle ve palyatif çözümlerle ülkeler yönetiliyor, ülkeler derken her ülke değil tabi.
Aşağıdaki tabloda bazı ülkelerin yenilenebilir enerjiye karşılık fosil yakıt kullanım oranları ile ilkede son 20 yılda değişen hükümetler sayısı var.
İlginç bir tablo. Aslında 20 yıldır hükümet değişikliği olmayan bir ülkenin evrensel bir sorunla baş edebilmesi listedeki diğer ülkelere göre çok daha başarılı olmasını gerektirirdi.
Ayrıca sadece gözüken değil bilinen bir gerçek de var: “Daha önceki hükümetler de ya bir vizyon miras bırakmamış veya daha sonraki dönemde önemsenmemiş.
Tabi bu gerçek sadece enerji alanında değil daha birçok konuda var.
Vizyonsuzluk en önemli başarısızlık nedenlerinden biri.
Peki kişisel veya örgütsel olarak vizyonumuzu nasıl geliştirebiliriz:
Unutmayın, vizyon geliştirmek sürekli düşünmeyi, ayarlama yapmayı ve değişen bağlamlara uyum sağlamayı gerektiren dinamik bir süreçtir.
Bunun için de, hepsinden önemlisi sürekli okumak ve öğrenmek gereklidir.
Unutmayın, VİZYON geleceğinizdir.
]]>Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, sadece önemli politik başarılarıyla değil, aynı zamanda girişimcilik ruhuyla da anılır. Bu özellik, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına yönelik pek çok girişiminde önemli bir rol oynamıştır. Daha az tanınan bu girişimcilik mirası, modern Türk iş dünyasını ilham almaya ve ülkenin girişimci ruhunu sürdürmeye devam etmektedir.
Atatürk’ün girişimcilik yolculuğu bir vizyonla başladı; parçalanmış bir imparatorluktan modern bir ulus devletin potansiyelini gördü. Osmanlı İmparatorluğu’nun kalıntılarını modern bir cumhuriyete dönüştürme hedefi, bir anlamda büyük bir girişim başlatmaktı. Bu hamle, başarılı bir girişimciye özgü yüksek riskler, belirsizlik ve kararlı irade gerektirir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Atatürk, girişimciliği teşvik etmek ve canlı bir iş ortamı yaratmak için somut adımlar attı. Türkiye’nin modern bir ulus olabilmesi için güçlü bir girişimci sınıfı geliştirmesi gerektiğini biliyordu. Küçük işletmelere vergi indirimleri uygulama ve devlet tarafından finanse edilen iş kuluçkalarının kurulması gibi politikaları hayata geçirerek, ekonominin ve iş yaşamının büyümesi için uygun bir ortam yarattı.
Atatürk ayrıca, ülke adına kişisel olarak çeşitli sektörlerde bir dizi girişimi başlattı. 1923’te Türkiye İş Bankası’nın kurulmasını öncülük etmesi, bunun parlak bir örneğidir. Bu banka, Türkiye’nin ilk ulusal bankası olma özelliğini taşır ve bugün Türkiye’nin en büyük finans kurumlarından biri olarak faaliyet gösterir. Ayrıca, 1925’te Türk Hava Kurumu’nu kurdu ve 1933’te Türk Hava Yolları’nın kurulmasını destekledi, bu da Türkiye’nin havacılık sektörünün evriminde önemli roller oynadı.
Bilimsel ve teknolojik yeniliklerin değerini anlayan Atatürk, 1926’da Türkiye’de ilk patent kanununu çıkardı. Kendisi de sürece dahil oldu ve 13 patent aldı. Ek olarak, 1928’de yeni Türk alfabesini tanıtarak, kritik bir eğitim reformunu hayata geçirdi ve bu, ülkenin okuryazarlık oranını önemli ölçüde artırdı.
Atatürk, riskleri büyük bir rahatlıkla alan müthiş bir vizyonerdi, Türkiye ekonomisini büyütmek için sürekli olarak yenilikçi yollar arıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’nin yaşadığı hızlı ekonomik büyüme büyük oranda Atatürk’ün liderliği altında yetiştirilen güçlü girişimci sınıf tarafından desteklendi. Bugün, Türkiye bir ekonomik güç olarak duruyorsa, girişimcilik ruhu canlı ve sağlamsa onun sayesindedir ve Atatürk’ün mirası birçok kişiyi girişimciliğe teşvik etmeye devam ediyor.
Atatürk’ün en belirgin girişimci özellikleri Türkiye’nin geleceği için net bir vizyonu olması, risk almaya istekli olması ve zorluklar karşısında dirençli olmasıydı. Bu vizyon öyle bir vizyondu ki “Gençliğe Hitabeyi” yazdı. Doğuştan lider olan Atatürk, başkalarını kendisini takip etmeye teşvik edebiliyordu ve güçlü bir destekçi takımı oluşturabiliyordu.
Atatürk’ün girişimcilik yolculuğu, kendi girişimci maceralarına atılmayı arzulayanlara güçlü bir mesaj gönderir. Seçtiğiniz endüstriyi kapsamlı bir şekilde araştırmanız, zorlu işlere hazırlıklı olmanız ve cesaret kırılmaları karşısında bile ısrarlı kalmanız gerekir. Her şeyden önce, vizyon, cesaret, kararlılık ve çok çalışmayla herhangi bir girişimci rüyasının gerçeğe dönüşebileceğini öğretir.
Bu nedenle, politik alanın yanı sıra sosyo-ekonomik alanda da pek çok girişime başlayan Mustafa Kemal Atatürk, vizyoner ve cesur bir girişimcinin süregiden sembolüdür. Yolu, girişimciliğin gücüne bir tanıklık oluşturur ve gelecek liderlere ve girişimcilere yol göstermeye devam eder.
]]>Bunun adı bilgisizlik, ilgisizlik falan değil tamamen terbiyesizliktir.
Yıllarca AVM’ler, perakende mağazaları yönettim, yönetici dahil hiçbir çalışanın veya kiracının en iyi yerlere park etmesine izin vermedim. Ağır cezalar uyguladım.
Burayı yönetenlerin ilgisizliği, boşvermişliği tabi ki tüm çalışanları etkiliyor.
Perakende yönetimi uzay mühendisliği değil sadece sağduyudur.
@Migros_Turkiye
#migros #migrostürkiye
“McKinsey & Company’nin “Generative AI’nın Ekonomik Potansiyeli” (The economic potential of generative AI: The next productivity frontier, June 14, 2023) başlıklı makalesi, generative AI (GenAI)ın küresel ekonomi üzerindeki etkisini ölçümlemeye çalışıyor çalışıyor. Rapor, GenAI’ın küresel ekonomiye yıllık olarak 2,6 trilyon dolardan 4,4 trilyon dolara kadar katkı sağlayabileceğini ortaya koyuyor. Bu rakam, 2021’deki 3,1 trilyon dolarlık GSYİH ile Birleşik Krallık büyüklüğünde yeni bir ülke eklemeye benzer bir etki yapabileceği anlamına geliyor.
Rapor, 47 ülkede 850 meslek ve 2.100 detaylı iş aktivitesini inceleyerek oluşturuldu. Bu çalışma, küresel iş gücünün %80’inden fazlasını temsil ediyor. McKinsey’in yeni tahmini, 2017’deki tahminlerine kıyasla %15 ila %40’lık bir artışı gösteriyor. Bu yükseliş, GenAI araçlarının büyük ve küçük işletmeler tarafından hızla benimsenmesi ve potansiyel kullanım durumlarına bağlanıyor.
Generative AI ve diğer teknolojilerin, çalışanların bugün %60 ila %70’ini oluşturan iş aktivitelerini otomatikleştirme potansiyeli bulunuyor. Ancak bu, büyük iş kayıplarının kaçınılmaz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, GenAI’ın uygulanması iş performansını yükseltebilir, bu da küresel verimlilik büyümesine yıllık ek olarak 0,2 ila 3,3 yüzde puan katkıda bulunabilir. Ancak, bu durum işçilerin yeni beceriler öğrenmesini gerektirir ve meslek değişikliklerine yol açabilir.
Erişilebilir GenAI’ın ortaya çıkışı, McKinsey’in işyeri otomasyonu için önceki tahminlerini yükseltti. Yeni tahminlere göre, bugünkü iş aktivitelerinin yarısı 2030 ile 2060 yılları arasında otomatikleştirilebilir, bu da önceki tahminlerden yaklaşık on yıl daha öne çekmiş oluyor.”
Aslında bu raporun ve yaşadığımız günlerin en önemli özeti;
“Değişimin ivmesi aşırı derecede artıyor ve bunu sonucu olarak da içinde yaşadığımız VUCA dünyası giderek daha da VUKA’laşacak.”
Buna dünya, toplum, şirket ve/veya birey olarak ne kadar hazırız?
Giderek artan . Getireceği kaos, getireceği fırsatlar.
Kaos içerisinde yok olmak veya fırsatları değerlendirmek sadece sizin elinizde.
]]>Geçenlerde SPOTIFY’ın kuruluşunu ele alan “The Playlist” adlı diziyi izlerken PayPal kurucusu ile SPOTIFY kurucularından Martin Lorentzon ile Peter Thiel arasındaki bir konuşma çok ilgimi çekti. Burada Thiel:” Nörolojik çeşitlilik toplumun %5 inde var, teknoloji sektöründe ise bu %30 a çıkıyor” der.
Tam bunları düşündüğüm bu günlerde ise bir araştırmaya rastladımFreeman, “M.A., Staudenmaier, P.J., Zisser, M.R. et al. “The prevalence and co-occurrence of psychiatric conditions among entrepreneurs and their families”. Small Bus Econ” ve bu araştırmanın ilginç sonuçları yukarıda bahsettiğim görüşmeyi hatırlattı bana.
Bu araştırmaya göre:
“Girişimciler arasında toluma kıyasla ADHD, madde kullanım bozuklukları ve ruh hali bozukluklarının daha yaygın olduğu görülmektedir.
Girişimcilerin üçte biri, iki veya daha fazla ruh sağlığı çeşitliliğinin bir arada bulunduğunu belirtmiştir.
Girişimcilik ve Ruh Sağlığı Durumları Arasındaki Bağlantı:
Girişimcilik, risk alma, ısrarcılık ve yaratıcılık gibi özelliklerle uzun süreli bir ilişki içerisinde olmuştur. Bu nedenle, dünyanın en başarılı şirketlerinin birçoğu, nörodiverjan kurucular tarafından hayata geçirilmiştir.
Nörodiverjan, otizm, ADHD, disleksi ve bipolar bozukluk gibi durumları olan bireyler arasındaki beyin fonksiyonlarında doğal farklılıkları ifade eder. Bu 2019 çalışması, girişimcilerin genel halka kıyasla ruh sağlığı ve bağımlılık sorunları yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu ve bu hastalıkların ailelerinde daha sık göründüğünü göstermektedir.
Çalışmaya dahil edilen girişimcilerin neredeyse yarısının bir veya daha fazla ruh sağlığı durumu vardır. Aşağıda, incelenen dört durum için rakamlar bulunmaktadır.
Ruh Sağlığı Durumu | Girişimciler (%) | Genel Örneklem Grubu (%) |
ADHD | 29 | 5 |
Depresyon | 30 | 15 |
Bipolar Bozukluk | 11 | 1 |
Bağımlılık | 12 | 4 |
Bu tablo, belirli ruh sağlığı durumlarının girişimciler ve genel örneklem grubu arasındaki prevalansını
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), disleksi ve Asperger Sendromu, bu araştırmaya dahil edilmeyen ancak bazen girişimcilikle ilişkilendirilen önemli durumlardır.”
İlginç bir çalışma.
]]>Sonuç olarak, bir strateji belirlerken, bu potansiyel engelleri dikkate almak ve bunları önceden planlamak önemlidir. Stratejilerin başarılı olmasını sağlamak için, net hedefler ve amaçlar belirlemek, etkili iletişim sağlamak, yeterli kaynakları tahsis etmek, stratejiyi esnek tutmak, değişime dirençle mücadele etmek ve liderlik desteği sağlamak gereklidir. Bu unsurlar dikkate alındığında, stratejilerin başarısızlık riski azalır ve başarıya ulaşma olasılığı artar.
]]>
Daha iyi olmak, sektördeki diğer şirketlerle aynı faaliyetleri yapmak, ancak bunları daha üstün bir şekilde gerçekleştirmek anlamına gelir. Bu, ürünlerinizi veya hizmetlerinizi daha ucuz, daha kaliteli veya daha hızlı bir şekilde sunmak demektir. Daha iyi olmak için yapılan faaliyetler genellikle yeniden yapılandırma, üretim hattını geliştirme, kalite iyileştirmeleri gibi operasyonel çalışmaları içerir. Bu yaklaşım, mevcut stratejik pozisyonunuzu güçlendirmeyi hedefler.
Örneğin, Amazon’un başarısı daha iyi olmaya odaklanarak elde edilmiştir. Kitap satışıyla başladı, ancak bu faaliyeti farklı bir şekilde yaparak sektörde öne çıktı. Jeff Bezos’un kuruluşunda sürekli olarak sorduğu soru, “Farklılaşmak için ne yapacağız?” oldu. Amazon, her yeni faaliyet eklediğinde (örneğin Amazon Air gibi), farklılık yaratma amacını sürdürdü.
Diğer bir örnek ise Dell’dir. Dell, bilgisayar satışı konusunda başarılı oldu, ancak bunu “sipariş ile satış” modelini kullanarak gerçekleştirdi ve distribütörleri ve satıcıları ardan çıkardı. Bu da bir tür farklılık yaratma stratejisidir. Faaliyetleri atlamak da yenilik anlamına gelebilir ve rekabet avantajı sağlayabilir.
Ancak, sadece daha iyi olmaya odaklanmak da yeterli değildir. Farklı olmak da önemli bir strateji olarak ortaya çıkar. Farklı olmak, yeni müşteri segmentlerini keşfetmeye, hizmet vermek için yeni ihtiyaçları bulmaya ve ürünlerinizi ve hizmetlerinizi üretmek, pazarlamak, satmak ve teslim etmek için yeni yollar tasarlamaya odaklanır. Bu yaklaşım, işletmelerin yenilikçi olmalarını ve rekabetin ötesine geçmelerini sağlar.
Bazen her ikisini bir arada yapmak gerekebilir. Kurulu işinizi daha iyi hale getirirken, aynı zamanda bir sonraki adımda nasıl farklı olabileceğinizi de keşfetmelisiniz. Bu, mevcut müşteri tabanınızı koruyarak yeni fırsatları araştırmak ve yeni pazarlara açılmak anlamına gelir.
Sonuç olarak, rekabet avantajı elde etmek için işletmelerin sadece daha iyi olmaya odaklanmaları yeterli değildir. Farklılık yaratma ve inovasyon da önemli bir rol oynamaktadır. İşletmeler, rekabet ortamında öne çıkmak için mevcut stratejik pozisyonlarını geliştirmeli ve aynı zamanda farklılık yaratacak yeni yollar keşfetmelidir.
Şirketinizde devam eden önemli girişimlerin bir envanterini yapın. Bu girişimler daha iyi olmak mı yoksa farklı olmak mı hedeflemektedir? Takımınıza yeni bir fikir getirdiklerinde veya bir rakibin hamlesini takip etmeye çalıştığınızda meydan okuyun: Farklılaşmak için ne yapabiliriz? Bu soruları düşünerek işletmenizde rekabet avantajını artırabilir ve yeni fırsatlar keşfedebilirsiniz.
]]>
Peki, bu VUCA dünyası nedir ve bizim için anlamı ne? Yönetim, karar verme, örgütlenme ve planlama üzerinde nasıl etkili oluyor? Kariyer planlamanızı nasıl şekillendiriyor?
Dünün yöntemleriyle bugünün sorunlarını çözemeyiz. VUCA, artık yeni normalimiz ve muhtemelen yarının normalinden daha az karmaşık.
VUCA dünyasının karmaşasını anlamamız ve en iyi şekilde nasıl ilerleyip göğüsleyebileceğimizi düşünmemiz gerek.
Katılım linkini dostlarınız ile paylaşabilirsiniz.
Saat: 8 Haz 2023 03:00 ÖS İstanbul
Zoom Toplantısına Katılın
https://zoom.us/j/93306889543
Toplantı Kimliği: 933 0688 9543
]]>
“Bildiğimiz şeyler” i aslında “bildiğimiz ama eksik olduğumuz şeyler” olarak yazmak gerek zira herşey o kadar hızlı değişiyor ki bildiğimizi sandığımız ieyler bir anda bilmediğmz bir şeye dönüşebiliyor.
“Bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler”, üzerinde düşünmediğimiz veya araştırmadığımız konuları ifade eder. Hayatta sürekli olarak karşılaştığımız bu durum, insan bilgisinin sınırlarını gösterir. Örneğin, belirli bir konuda hiç bilgi sahibi olmadığımızda veya yeni bir beceri öğrenmeye başladığımızda, bilmediğimiz şeylerin farkına varırız.
“Bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler” ise oldukça karışık bir kategoridir. Bu durum, bir konunun varlığından veya öneminden haberdar bile olmadığımız şeyleri iöerir.. Bilgisizliğimizi fark etmediğimiz için, bu konuları keşfetmekye hiçbir çaba sarf etmeyiz. Bu noktada, bilinmeyen bilinmezler hakkında bir farkındalık olmadığı için, öğrenmek ve keşfetmek için bir öaba da göstermeyiz. Aslında bu alan tüm evrendir.
Donald Rumsfeld’in bu sözü, bilgi ve bilgisizliğin kategorilere ayrılmasını anlatırken insan doğasının sınırlarına dikkat çeker. Her bir kategori, öğrenme ve gelişme için farklı bir fırsat sunar. Bilinmeyen bilinmezleri keşfetmek, insanları yeni bilgilerle aydınlatır ve geniş bir perspektif kazandırır.
Bilmediğimizi bildiğimizde, bu farkındalık bize öğrenme arzusu ve merak duygusu aşılar. Eksik olduğumuz alanları keşfetmek ve bilgiye erişimimizi artırmak için çaba sarf ederiz. Bilmediğimizi bilmediğimizde ise potansiyel olarak çok şey kaçırırız ve kendimizi sınırlar içinde tutarız.
Bilgi, deneyim veya eğitim yoluyla elde ettiğiniz bilgi veya becerilerin anlayışıdır. Bilgi, bir konu hakkında bilgi sahibi olmayı, onu anlamayı ve kullanmayı içerir. Bilgi edinmek, araştırma yapmak, okumak veya öğrenmek yoluyla gerçekleşebilir.
Bilgisizlik ise bir şeyin bilgisinin veya anlayışının eksik olması durumudur. Bir konu hakkında hiçbir bilgiye veya anlayışa sahip olmamak, cehaletin bir örneğidir. Bilgisizlik, ilgili konu hakkında araştırma yapmamaktan, öğrenme fırsatlarından yoksun kalmaktan veya bilgiye erişimin sınırlı olmasından kaynaklanabilir. Bilgisizlik, kişinin doğal olarak sahip olmadığı bir durumdur ve genellikle öğrenme ve deneyimle giderilebilir.
Bilgiye sahip olmak, bir konu hakkında anlayışa ve yetkinliğe ulaşmayı sağlar. Bilgi, insanların hayatta başarılı olmalarını, sorunları çözmelerini ve kendilerini geliştirmelerini sağlar. Ancak bilgiye ulaşmak için öncelikle bilgisizliğimizi fark etmemiz gerekir. Bilmediğimizi bildiğimiz zaman, eksik olduğumuz alanları keşfetmek ve öğrenmek için çaba sarf ederiz.
Bilgi ve bilgisizlik arasındaki farkı anlamak, kendimizi sürekli olarak geliştirme ve öğrenme sürecine dahil etme motivasyonunu artırır. Bilgi, yaşam boyu süren bir yolculuk olarak görülmeli ve bilgisizlikle mücadele etmek için her fırsat değerlendirilmelidir. Böylece, bilgi ve anlayışla donanmış bir birey olarak daha üretken ve memnun bir yaşam sürdürebiliriz.
Özellikle son 20 yıldır yaşamaya başladığımız dünya öğrenmeyi yaşamak için şart kılıyor.
World Economic Forum son “İşlerin Geleceği” raporunda en önemli ilk 10 beceri arasında “Curiosity and lifelong learning” yani meraklı olmak ve yaşam boyu öğrenme var.
Unutmayalım ki bilgi güçtür ve bilgiye olan sürekli bir açlık, kişisel ve toplumsal gelişimimizin temel taşıdır.
]]>
Böyle şeyler beni düşündürür çünkü bu tür şeyler birçok örgütsel sorunun belirtisidir. Boş vermişlik, dikkatsizlik, bana ne ve daha birçoğu.
Yolda dönüyoruz, yanımda giden Citylojistik firmasına ait 41 ALS 735 plaka no’lu araç yaklaşık 80-90 km hızla giderken önümdeki bir araçlık yere attı kendini, ölümcül bir kazadan zor kurtulduk.
Çok sıkıldığım için konuyu mail ile firmaya ilettim, 2 okundu geldi ama bir “kusura bakmayın” maili gelmedi.
İşte derinlerde de değil muhtemelen yüzeyde birçok sorunu ilan başka bir kuruluş.
Dün bir sokak kedisini kısırlaştırmaya götürdük beklerken de MIDTOWN BOB’S CAFE’de oturduk.48 TG 686 plakalı BANVIT aracı MIDTOWN Bodrum BOB’S CAFE yanındaki büyük ve yüksek hız tabelasına çarpıp devirdi ve kimseye haber vermeden çekip gitti. Hiç kimse de ne oluyor demedi. Ortalıkta bir tane AVM görevlisi de yok. Serde AVM’cilik var ya bari yönetime haber vereyim dedi, internette sitelerini aradım, o ne??? Internet siteleri “suspended”, bu yazıyı yazarken bugün baktım açılmış. E onlar sitelerini ayakta tutmakta zorlanırlar, çalışanlar koskoca gürültülü olayı görmez ise ben de yerimden kalkıp yönetim ofisi arayamam.
45 dakika sonra birileri geldi yoldaki enkazı kaldırmaya.
Buyrun size 2 sorunlu şirket daha.
İki gün evden çıktım gördüklerim, okuduklarımı, internet alışverişinde yaşadıklarımı saymıyorum bile.
Belki çoğunuz bu küçük şeylerden ne olur diyorsunuz. Biliyor musunuz bu günkü küçük şeyler yarınki büyük şeyleri doğuracaktır. Bugün bu küçük şeyleri göremeyen veya görmezden gelen yönetimler yarın altından kalkamayacakları sorunlarla karşılaşacaklardır. Her şey kültürde başlıyor kültürde bitiyor.
]]>İşletmeciler, yöneticiler siyasetçilerden ders almalıdır. Ancak bu her ne kadar gerçekse en az bunun kadar gerçek bir şey daha var siyasetçiler de yönetici ve işletmecilerden dersler almalıdır.
Biz yöneticiler, işletmeciler işimizi düzgün yapamazsak, kazanamazsak aç kalırız, işsiz kalırız, her şeyimizi kaybederiz. Ben bugüne kadar hiçbir siyasetçinin başarısız olunca aç kaldığını, işsiz kaldığını görmedim sayılır.
Eleştiriler, özeleştiriler zamanı ve şimdilik izlediğim kadarı ile eleştiriler muhalefetin adayı üzerinde yoğunlaşmış durumda.
Bence yanlış, bu şartlarda adaydan ziyade işletmecilik anlayışında sorun var, “pazarlamaya” yeteri kadar önem verildi mi? Becerildi mi? (Tabi ki hayır) Bu işi yöneten deneyimli kadro var mı?
CHP’nin web sitesine baktım, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden” sorumlu bir milletvekili var, Gamze Akkuş İlgezdi, mesleği DİŞÇİLİK !!!
Sürekli liyakat diyen parti bu.
Bir de “Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı” var ama bu görev teknik bir görev, anladığımız anlamda iletişim ile ilgisi yok.
Sonuçlara göre;
Recep Tayyip Erdoğan: %52,16
Kemal Kılıçdaroğlu %47,84
Fark 4.32, ama sonucu etkileyecek asıl fark ise 2.17, yani muhalefet %2.17 daha fazla alabilseydi galip çıkacaktı.
Kişisel gözlemim ve görüşüm muhalefet yeterince insana, özellikle iktidar yanlısı olanlara erişemedi, kendini anlatamadı.
Çünkü İLETİŞİM ve PAZARLAMA faaliyetlerinde muhtemelen bir strateji, çağdaş bir strateji yoktu. nasıl olsun ki? Bu işi bilen kadro gerekir.
Burada en önemli etken iktidar kanadının, devletin tüm güç ve imkanlarının kullanmasının yanı sıra, ana akım medyanın iktidarın elinde olması.
Aslında muhalefet 21. Yüz yılda çağ dışı Goebbels teknik ve stratejileri ile bahşedemedi.
Muhalif kanat, muhalefet olmanın yapısı gereği iktidarı her yerden izliyor.
İktidarı muhalefet mitingine getiremeyeceğin gibi, Sözcü okutup Halk TV’de izletmezsin. İktidar yanlıları muhalefeti güncel ve popüler kanal ve gazetede, onların yorumu ile izleyecektir.
Muhalif kanallar, ise FOX hariç, çok siyasi ağırlıklı ve popüler programlar eksik, sadece politik ağırlıklı programlar ile ucuz programlara yoğunlaşmış.
Halbuki TV kanalı dediğin siyasi çizgisinin yanı sıra her kesim tarafından izlenmeyi ve hatta “reyting” peşinde koşmayı hedeflemelidir.
Bu tür yaklaşım olmayınca her kesim tarafından izlenemeyen kanallar sadece muhalefetin zihinsel mastürbasyon kanallarından öteye geçemezler.
Bu minimal fark %2.17 ancak iktidar yanlılarına kendini anlatıp, satarak çok kolay kazanılır ancak iktidarın tanıtım gücünü ezip geçmek zor.
Bence tüm kampanyanın içerisinde en başarılı olan Oğuzhan Uğur’un BabalaTV sindeki programdı. İktidar unsurlarına “muhalefeti ezme” gösterisi olduğu için muhalifler dahi izledi ve hatta bazıları düşündü. Tabi zamanlama, Oğuzhan Uğur’un olanakları yetersiz kaldı sonucu etkilemekte.
Sanırım çok başarılı bir “gerilla pazarlama” örneği.
Bunun etkilerini muhalefet bilimsel olarak izlemeli, çalışmalı ve yeni yöntemler geliştirmelidir.
Benzer şeyler TV kanallarında yeterli sıklıkta yapılsa idi acaba ne olurdu.
Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşü de güzel bir aktivite idi ama çok gerilerde kaldı.
Eğer herkese duyuramıyorsan, ulaşamıyorsan “I have a dream” konuşması pk bir işe yaramaz.
Yahu hiç olmadı gidin Acun Ilıcalı’dan danışmanlık alın.
Aslında yine bütün kitleyi kucaklayan bir kavram var, “PREKARYA” değişen emek sermaye ilişkilerinin sonucunda proletarya, işçi sınıfı, orta ve küçük esnaf, emekli, orta kademe ve hatta bazı sektörlerde orta üst kademe yöneticiler ve hatta bir çok teknik adam artık prekarya. “Kimdir bu?” anlatın, adam merak edip düşünsün, kavramla kendini özleştirsin. Hadi CHP yapmadı bunu ama en azından TİP’den beklerdim.
Sonuç olarak geçmiş yüz yılın stratejileri ile aynı stratejileri kullanarak mücadele edemezsiniz.
Liyakat demekle olmaz, liyakatli kadroların içinizde olması gerekir ki bunu yapabilecek çok insan var, he deseniz gelecekler.
TÜM ORGANİZASYONLAR GÜNCEL YÖNETİM STANDARTLARI İLE YÖNETİLMELER İSE YAŞAYAMAZLAR.
#siyaset #yönetim #siyasipartiyönetimi
]]>Motor sürmeyi iş yaşamı ile çok karşılaştırırım. Bu sabah bir liste yaptım VUCA Dünyası ve motor sürüşü bağlantısı konusunda. Buyurun aşağıda:
Bu dünyadaki VUCA’dan o dünyaya atlayasım var.
]]>Bir liderin konuşma tarzı, toplumda kabul edilen davranış normlarını belirler. Eğer liderler saygı, hoşgörü ve adil bir dil kullanıyorlarsa, toplum üyeleri arasında saygı ve hoşgörü de yaygınlaşacaktır. Ancak, liderler hakaret, aşağılama ve kaba bir dil kullanıyorlarsa, bu tür davranışlar normalleşecek ve toplumda hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve düşmanlık gibi olumsuz davranışlar artacaktır.
Bu durum, 20 yıl gibi uzun bir süre içinde derinleşir ve yayılır. Toplumdaki bireyler, liderlerinin davranışlarını ve konuşma tarzını model alır ve benimserler. Çocuklar, liderlerin dilini ve davranışlarını gözlemleyerek büyürler ve bu, onların yetişkinliklerindeki tutumlarını ve davranışlarını şekillendirir. Toplumun bir bütün olarak liderlere olan güveni ve saygısı da bu etkileşimlerden önemli ölçüde etkilenir.
Şimdi, bu düşünceleri şirket kültürüyle ilişkilendirelim. Şirketler, birer toplumsal oluşum olarak kabul edilebilir ve liderlerin davranışları, çalışanların ve işyeri kültürünün oluşumunda önemli bir rol oynar. Eğer şirket liderleri, saygı, işbirliği ve adil bir dil kullanıyorlarsa, çalışanlar da bu değerleri benimseyecek ve şirket kültürü bu yönde şekillenecektir.
Ancak, şirket liderleri hakaret dolu, aşağılayıcı ve terbiyesiz bir dil kullanıyorlarsa, çalışanlar arasında hoşgörüsüzlük, düşmanlık ve işyeri çatışmaları artacaktır. Bu da şirket kültürünü olumsuz etkileyecek ve çalışanların motivasyonunu düşürecektir. İletişim eksikliği, işbirliği azlığı ve genel olarak performans düşüklüğü gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu tür bir şirket kültürü, çalışanların memnuniyetsizliğine, yüksek devir hızına ve sonuçta şirketin başarısızlığına yol açabilir.
Bir şirketin başarısı, liderlerin tutum ve davranışlarına bağlıdır. Liderlerin açık, saygılı ve destekleyici bir dil kullanmaları, çalışanların motivasyonunu artırır, işbirliğini teşvik eder ve verimliliği artırır. Liderler aynı zamanda değerlendirme ve geribildirim süreçlerinde adil ve yapıcı bir dil kullanarak çalışanların gelişimine katkıda bulunurlar. Böyle bir şirket kültürü, çalışanların kendilerini ifade etmelerine, fikirlerini paylaşmalarına ve yaratıcılıklarını ortaya koymalarına olanak tanır.
Şirket kültürü, liderlerin davranışlarından etkilenirken aynı zamanda çalışanlar arasındaki etkileşimlerden de şekillenir. Eğer bir şirketin liderleri olumlu bir iletişim ortamı yaratmak için çaba sarf ederlerse, çalışanlar arasında işbirliği ve destek doğal olarak artar. Bu da şirket kültürünün sağlam ve olumlu bir temel üzerine inşa edilmesini sağlar.
Sonuç olarak, liderlerin konuşma tarzı ve davranışları, toplumu etkileyen bir güce sahiptir. Uzun bir süre boyunca bu etki, toplumun yaşam biçimi, davranışları ve değerleri üzerinde belirleyici olabilir. Benzer şekilde, şirket liderlerinin davranışları, şirket kültürünü etkiler ve çalışanların performansı, motivasyonu ve memnuniyeti üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, liderlerin kendilerini ve şirketi temsil eden bir dil kullanmaları ve olumlu bir davranış modeli sergilemeleri büyük önem taşır.
]]>On yıl önce verdiğim örnekler, son 5-6 yılı düşündüğümüzde komik geliyor artık.
Geçenlerde elime Herman Lehmann’ın yazdığı “Kızılderililer Arasında Geçen Dokuz Yıl, 1870-1879” adlı kitapla ilgili bazı bölümler geçti elime. 1927 de basılmış.
Lehmann’ın on yaşlarında iken Kızılderililer tarafından kaçırılmış ve onlar tarafından yetiştirilmiş, genç yaşta eski yaşamını unutup tam bir Kızılderili olmuş, hatta beyazlarla savaşmış. Dokuz yıl sonra ise kurtarılarak ailesinin yanına gönderilmiş.
Yazdığı kitapta değişim ile ilgili anlattıkları ilgimi çekti ve paylaşmak istedim:
“Ben artık yaşlı bir adamım. Ölüm beni almazsa, yakında insanoğluna ayrılan toplam üç buçuk on yıla ulaşacağım – yetmiş yıllık harika bir deneyim. Dünyaya geldiğimden beri pek çok değişiklik gördüm. Öküz arabası yerini atlı araca bıraktı ve otomobil bu seyahat şeklini aştı. Hızlı trenler, uçan makineler, radyolar ve daha pek çok mucize hayata geçti. Hızlı bir çağda yaşıyoruz. Tanrı hayatımı bağışladığı ve bu harika değişimleri görecek kadar yaşamama izin verdiği için çok mutluyum. Kızılderili iken O’na bildiğim tek şekilde saygı gösterirdim; şimdi ise O’na aydınlanmış bir beyaz adam gibi tapınıyorum.
Bu değişimlere baktığımda hayret ediyorum ve nasıl böyle olabildiğini merak ediyorum. Bu şeylerin birçoğu hakkında henüz cahilim; insan sesinin tellerin yardımı olmadan binlerce mil öteye nasıl taşınabildiğini anlayamıyorum, ama bu yapılıyor, çünkü ben bunu duydum. Bu benim için gördüğüm ilk telgraf hattı kadar gizemli bir şey. Bir grup Kızılderili bir baskın için yerleşim yerlerine doğru gelirken, Concho Kalesi [San Angelo] yakınlarında bir noktada yeni inşa edilmiş bir telgraf hattına rastladık. Durup düşündük ve ne anlama geldiğini merak ettik. Her Kızılderili bunun ne için yapıldığına dair kendi fikrine sahipti ama hepimiz yanılmıştık. Şef bunun Kızılderililerin geçemeyeceği kadar yüksek bir çit olacağına inandığını söyledi ve biz de onu kesmeye başladık. Yerleşim yerine inerken birkaç at çaldık ve arabayla geri döndük ve hattın yeniden inşa edildiğini ve telin tekrar yerinde olduğunu gördük.
Medeniyete geri döndüğümde ve onları gördüğümde, puflayan lokomotif ve demiryolu treni de bir merak konusuydu. İlk treni Kızılderililerle birlikteyken görmüştüm ve tabii ki ne olduğunu bilmiyorduk ve sonuç olarak bizi neredeyse çıldırtacak kadar korkutmuştu. Bir baskın için yerleşim yerlerine kadar gelmiştik, Austin yakınlarında olabilir ve bir gece küçük bir vadide tenha bir yerde ayın doğmasını beklerken, bir tren aniden bir dağın arkasından bir virajı döndü ve biz atlarımıza binmeye vakit bulamadan tam üzerimize geldi. Duman püskürten, buhar tıslayan ve ışıkları parlayan o korkunç canavar müthiş bir hızla üzerimize doğru geliyordu ve biz de ondan kaçmak için kayaların üzerinden ve çalıların arasından geçerek koşmaya başladık. Bizi bir süre takip etti ama bizden hızla uzaklaşırken izimizi kaybettiğini düşündük. Ortalık sessizleştiğinde biraz dağılmıştık ve korkunç şeyin üç yoldaşımızı yakalamış olmasından korktuğum için tedirgindim. Ama kararlaştırdığımız toplanma işaretini verdiğimizde Kızılderililer saklandıkları yerden çıktılar ve bir istişare yaptık. O bölgeyi derhal terk etmeye ve orada at çalmaya kalkışmamaya karar verdik, çünkü canavar geri dönüp bizi yakalayabilirdi. Aramızdaki genel kanı, o canavarın Kötü Ruh olduğu ve beyazlar da dahil olmak üzere tüm insanlığı yutmaya çalıştığı yönündeydi. Kampa dönüp gördüklerimizi anlattığımızda Kızılderililer çok telaşlandı ve büyücüler bizi o bölgeden uzak durmamız konusunda uyardı.”
Evrenin ilk gününden bu yana her şey sürekli değişiyor, değişim hızlanıyor ve ayak uydurmak giderek zorlaşıyor.
Değişim hızı arttıkça, uyum sağlama hızının da aynı oranda artması gerekmekte. Bu kural, modern dünyanın karmaşık doğasının bir parçası. İster 1870’lerin Kızılderilisi olalım, ister 2023’ün teknolojiye doymuş bireyleri, değişime ayak uydurabilmek için hızlı ve etkin bir şekilde öğrenmek, adaptasyon yeteneğimizi geliştirmek zorundayız.
Ancak yaş ilerledikçe, yeni ve hızlı değişimlere uyum sağlama yeteneğimiz genellikle azalır. Ama bu kaçınılmaz bir süreç değildir ve uyum yeteneğimizi korumak ve geliştirmek için çaba sarf etmek gerekir. Teknoloji ve toplum hızla değiştikçe, her yaştan insanın bu değişime ayak uydurabilmesi kritik öneme sahiptir. Sonuç olarak, değişim hızı arttıkça, yaş ilerledikçe uyum sağlama hızımızın genellikle azaldığı göz önüne alınmalı ve bu durumu dikkate alarak yeni öğrenme ve adaptasyon stratejileri geliştirilmelidir.
#değişim #degisim
]]>Şirketin büyümesiyle birlikte müşterinin önemi genellikle göz ardı edilir. Ortalama bir banka müşterisi ya da bir telefon operatörünün tek hatlı müşterisi, “müşteri” olana kadar kral olduğu bir sürecin ardından, bağlantı sağlandıktan sonra neredeyse bir “esir” haline gelir. Ancak burada önemli olan, bu “esaret” hissinin mümkün hissettirmemek ve hatta en zorlu durumlarda ona “işkence çektirirken” bile gülümsemesini sağlamak “şirke kültürünün” başarısıdır.
Sonuç olarak, şirket kültürü, müşterinin değerini yitirmeye başladığı bir büyüme sürecinde bile, müşteri deneyimini olumlu bir şekilde etkileme yeteneğine sahip olmalıdır. Bu durum, sadece müşteri sadakatini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şirketin genel başarısını da artırır.
40-45 yıllık yöneticilik yaşamımda çalıştığım şirketlerin “esir müşteri” durumuna düşmesinden kaçmak için elimden geldiğince hizmet ve ürün aldığım şirketleri seçerken özellikle “büyük müşterisi” olacağım şirketleri bulamaya özen gösterdim. Tabi bu her zaman kolay olmuyor.
Kişisel yaşamımda öğrendiğim diğer bir konu ise, kişisel olarak “esareti” yaşarken karşılaştığım sorunları belirli bir uğraşı seviyesinde çözemiyorsan bağırarak konuşmaya başlamak. Bundan kastim, sosyal medyada, hem de hepsinde şikayete başlamak.
Genellikle bankalar otomatik olarak telefon numaranı isteyen bir tweet ile başlar ama sonra aramazlar.
Kargo şirketlerinin çoğu ayını şeyi yapar, arar ama sonuç değişmez.
Aslında çok ilginç 2 örneğim var, “vaka çalışması” haline gelmeye aday.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde çok iyi bir performansa sahip olan UPS, ülkemizde tam bir “müşteri duyarsız” bir şirkettir. Birkaç kez ulaşmayan paketlerim için şikayetlerimi dile getirmeye başladığımda, Türkiye’deki UPS’ den hiçbir yanıt alamamışken, bir seferinde ABD’den, diğerinde ise İngiltere’den bir saat içinde bana ulaştılar, kargo numaramı aldılar ve sorunu çözdüler. Bu durum, “şirket kültürü” nün yerellikle ne kadar ilgili olduğunu ve buradaki şirket yöneticilerinin veya patronların ne kadar duyarsız olduğunu gösterdi bana.
Diğer taraftan, PTT ile yaşadığım deneyim tam bir hayal kırıklığıydı. Sorunlarımı çözmek için hiçbir çaba göstermediler. Ben saatlerce telefon ile ulaşmaya çalıştım, hatta bir gün önce dile getirdiğim bir şikayetimi, ertesi gün tekrar dile getirmem durumunda, önceki şikayetimin silineceği bile söylendi. Bir günde Eskişehir’den Kadıköy’e gelen paketim, Kadıköy’den Feneryolu’na YEDİ günde gelemedi.
Bu deneyimler, şirket kültürünün ne kadar önemli olduğunu ve müşteri hizmetlerinin kalitesini doğrudan etkilediğini gösteriyor. Şirketler, müşteri memnuniyetini sağlamak ve güçlü bir marka itibarı oluşturmak için şirket kültürüne önem vermelidir, veremiyorsa bile en azından verdiğini düşündürmelidir.
#sirketkulturu #musterideneyimi #musterimemnuniyeti #musterisadakati #markaitibari #esirmusteri #sadikmusteri #PTT #UPS
]]>
Ağustos ayında ise başka bir haberde, “Google, bu yıl temmuz ayında işe alımları iki haftalığına yavaşlatacağını duyurdu. İşe alım dondurma bu yılın sonuna kadar uzatıldı ve çalışanları işten çıkartılma korkusu sardı,” denmekteydi. Bu haberle neredeyse tüm teknoloji şirketlerinin işten çıkarmalara başladığını düşündüm.
Google CEO’su Sundar Pichai, “Önümüzdeki günlerde daha fazla belirsizliğin olduğu zorlu bir makro ortamla karşı karşıya olduğumuz açık,” şeklinde bir açıklama getiriyordu.
Birçok şey oldu bundan sonra ama en önemlileri, Dünya Ekonomik Forumu “Küresel Risk Ufku” raporunda, önümüzdeki 10 yılda beklenen en büyük global riskler nerede sırası ile gerçekleşmeye başladı: Yüksek enflasyon, Avrupa’da savaş, deprem felaket, ve derken sadece Türkiye’yi değil bir çok ülkeyi de ilgilendiren seçimler. Bu arada iklim değişiminin hızı gözlerimizin önünde olgunlaşıyor, yapay zeka son altı aydır dünyayı sarstı
Geçen hafta ise başlıklar “IBM, 7.800 İş Pozisyonunu Yapay Zeka ile Değiştirecek ve İşe Alım Sürecini Durduracak” üzerine yoğunlaşmıştı.
Evet, uzun zamandır VUCA dünyasını inceliyor çalışıyorum. İlginçtir 10-12 yıl önce değişimi anlatırken verdiğim örnekler bu gün komik gözükmeye başladı, değişim ivmesi gözle görülür bir şekilde artıyor.
İşte size 3-5 sene önce anlatırken tasvir etmeye zorlandığımız VUCA dünyası.
Peki bu VUCA dünyasında yaşamak, kariyer yapmak, şirket yönetmek, para kazanmak ve hatta ülke yönetmek artık neredeyse çok zor.
Bunları anlatacak, tartışacak bir konuşma, paylaşma ve hatta atölye çalışması diyebileceğimiz online bir etkinlik düşünüyorum önümüzdeki günlerde, ilginiz çekerse mesaj gönderebilirsiniz, haberdar ederim.
#yapayzeka #VUCA #neyapmalı
]]>