MOTOSİKLET VE GİRİŞİMCİLİK

Bugün internette dolaşırken www.inc.com’da çok hoşuma giden ve nasıl olur da ben düşünemedim diye kıskandığım bir makaleye rastladım.

Dwain M.DeVille’in makalesinden esinlenerek, bir kısmını da olduğu gibi aktararak yazmak istedim.

Başlık, “Motosiklet Sahibi Olmanız İçin 5 Neden”, bir girişimci, motosikletin günlük iş yaşamına olan direkt yararlarını anlatıyor.

Girişte, ABD motosiklet sektörünün yaşadığı sıkıntıların, sektör tarafından motosiklet edinmenin bir lüks olarak algılanması olarak açıklandığını, ancak buna katılmadığını söylüyor. DeVille, motosiklet sahibi olmanın,  girişimcinin uzun vadeli iş başarısına yaşamsal katkısı olduğunu iddia ediyor ve “yıllar önce başarılı bir motosikletçi olmak için kullandığı beceri ve teknikleri günlük iş yaşamına aktardığını” söylüyor.

Aslında birçok spor hem günlük yaşamımızı, hem de iş yaşamımızı yönlendirecek bir çok ipucu veriyor bizlere, yaptığımız sporların riskleri arttıkça, teknikler daha da önem kazanıyor ve hatta yaşamsal bir hale geliyor.

Uzun yıllar motor sporları yapmış ve daha sonrada uzun bir aradan sonra motosiklet sürmeye başlamış biri olarak DeVille’e katılmamak elde değil.

Motosikletin selesine oturduğunuz anda riskler başlar, tüm reflekslerinizi ve dikkatinizi toplamak zorundasınız, aynı girişimcilikte olduğu gibi. Gün gelir, arkasında ne olduğunu bilmediğiniz o keyifli virajı alırken, güneşin, havanın, yaşamın, günün, rüzgarın ve özgürlüğün etkisi ile her zamanki gibi hızı düşürmez, tam aksine gazı kapatırsınız ve motosikletin yatışındaki hazzı, pedalların asfalta sürünürken çıkarttığı sesi ve motora verdiği titreşim yaşamak istersiniz. Yaparsınız bunu da, şanslı gününüzde yaşarsınız o keyfi, değilse zamanın sonu olabilir, aynı girişimcilikte olduğu gibi.

Her neyse, dönelim DeVille’in yazısına.

1. Bir işi yönetmek uzun bir yolculuktur.

Bir motosikletçinin öğrendiği ilk şey varmak istediği yere güvenle ulaşmaktır. Motosikletçiler nereye varmak istediklerini, hangi yoldan uraya ulaşmayı hedeflediklerini bilirler ve her zaman beklenmedik sürprizlere hazırlıklıdırlar” diyor bu madde de.

İş Planı konusundaki kitabımı veya yazılarımı okuduysanız, iş planını anlatırken “baktığın yere gidersin” deyimini kullanırım hep. Bu bir motosikletçi deyimidir.

Ve devam ediyor, “motosikletçiler her zaman tersliklerle başetmesini bilirler, bu kötü hava şartları (ekonomi), kötü yol şartları (pazardaki dalgalanmalar) veya çılgın bir araba sürücüsü (rakipler) olabilir. Motosiklet de, iş de sizi bir yerden bir yere götüren araçlardır : biri fiziksel olarak, diğeri ekonomik olarak yapar bunu.”

 2. Hem iş yaşamı hem de motosiklet sürmek belli bir riski yüklenmeyi gerektirir.

“Ve bu gerektiği şekilde yapılmaz ise size olan zararları çok büyük olabilir. Dik durabilmek için farkındalık, zamanlama ve çevredeki tüm etkenleri, güzel veya çirkin hızla algılayarak süzgeçten geçirmeyi gerektirir. Her ikisinde de alınacak ders korkmanın üstesinden gelmek değil, onu anlayarak onu kucaklamaktır.” diye devam ediyor.

İlkokuldayken Kaptan Cousteau’nun dalgıçlık ve dalgıçlığın gelişimi ile ilgili bir kitabını okumuştum. Tüm yaşamım boyunca hep hatırladığım ve sık sık tekrarladığım bir şey söyler o kitapta Cousteau ; “Denizden korkacaksın, korkmazsan seni alır o.”

Herşeyde, hatta yaşamda bile tehlikelerin olduğunu bilecek ama onların neler olduğunu anlayarak hazırlıklı olmak gerekmez mi ?

 “Çünkü korkarak motosiklet sürmek hastaneye alınacak en hızlı yoldur, veya işinizin sonudur.”

3.     Gerçek insanlarla birlikte olmayı severim

“Motosikletçiler ve girişimciler birbirlerine çok benzerler, oldukça girişken ve cesurdurlar. Her iki grup da bağımsız, maceracı, kişilik sahibi insanlardır ve etraflarında hiçbir çizgiye tahammülleri yoktur. Motosikletçi toplantılarına gittiğinizde iş dünyasının ileri gelenlerinin ve profesyonellerin, tamircilerle, marangozlarla, insanlarla birlikte olduğunu görürsünüz. Bir araya gelirler, coşkularını paylaşıp motosiklet kültürünü yaşarlar. Birbirinden dürüstlük dışında hiçbir beklentisi olmayan iki gerçek insanın konuşmalarıdır konuşmalar.” Diye sürdürüyor DeVille ve son cümlede soruyor “en son hangi iş toplantısında böyle bir konuşma zemininiz oldu ?

Balkanlar’da yaşadığım yıllarda ABD Romanya büyükelçisi, Romanya başbakanı, birçok yabancı şirketin genel müdürleri ile olduğu kadar tamircilerle, çiftçilerle veya diğer işlerde çalışan bir çok kişi ile tanıştım, konuştum, yemek yedim. Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan’da birlikte olup konuştuğum insanlar her seviyedendi ve DeVille’nin söylediği gibi hiçbir beklenti olmadan saatlerce iş yaşamından motosiklet sürmeye, siyasi görüşlerden dini inançlara kadar birçok şeyi rahatlıkla paylaşır, keyif ile şarap veya votkalarımızı yudumlardık akşamları. Bu rahatlığı ve samimiyeti çok az iş toplantısında yaşamışımdır.

4.     Coşku, arzunun yakıtıdır

Arzu, doğru bir şekilde yönlendirildiğinde mükemmeliyeti yakalarsınız. Motosiklet üzerinde bu, motorunuzu sürerken hissettiğiniz taze rüzgardır. İş yaşamında ise pazardaki süzülüşünüzdür. Her ikisinde de coşkunun performansa dönüşmesi mutluluğu getirir.”

 5.    Motosiklet sürmek tam bir davranış biçimi ayarıdır

       “Motosiklet sürücüsü olan girişimcilere sorun, hepsinden alacağınız yanıt birbirine çok yakın olacaktır : Her şeyden bir süreliğine uzaklaşıyorum. Benim de düşüncelerimi en güzel toparladığım zaman V motorun üzerindeki seleye oturduğum zamandır. Açık bir  yolda giderken gördüklerim, sesler ve kokular sanırım beynimi uyarıyor.

“Motosiklet sürerek işimi düşünmeyi, ofiste oturup motosikletimi düşünmeye her zaman tercih ederim” diye bitiriyor.

Buna tamamen katılıyorum. Ben de motosiklet sürerken zihnimim açıldığını, bir çok sorun olduğunu düşündüğüm şeyin çözümlerinin çok kolay olduğunu farkediyor hatta yaratıcılığımın çok yükseldiğini görüyorum.

Her zaman motorun üzerinde oturmayı ofiste oturmaya tercih etmişimdir.

Aslında motosiklet sürmeyi DeVille kadar sevdiğim için bu örnek hoşuma gitti. Coşku ile gerçekleştirdiğiniz tüm tutkularınızı bir işin başarılı yönetilmesi ile karşılaştırmak mümkün.

 

Leave a Reply