Eski Bir Evin Hayaletli Sırları ve Teknoloji

Bugün bir hikaye yazarak başlamayı düşündüm. Bugüne kadar el kitapları ve raporlar dışında pek bir şey yazmışlığım yok. Ana konuya girmeden hikayemi bir okumanızı istiyorum.

Ev eski, budaklı bir ağaç gibi duruyordu, uzuvları zamanın acımasız geçişiyle bükülmüş ve çarpılmış. Ahşap kemikleri, sayısız anı ve sırrın ağırlığıyla yüklenmiş gibi gıcırdıyor ve inliyor. Bir zamanlar mavinin canlı bir tonu olan boyası çoktan hayaletimsi bir solgunluğa bürünmüş, unutulmuş bir rüyanın yırtık pırtık kalıntıları gibi paçavra şeritler halinde soyulup gitmişti.

Karmakarışık bir çalılığın ardına gizlenmiş olan ev, sanki gerçekliğin meraklı gözlerinden kaçmak istercesine dünyadan kaçıyor gibiydi. Aşırı büyümüş yapraklar yalnızlığın ve terk edilmişliğin karanlık hikâyelerini fısıldıyor, yaprakları ürkütücü gölgeler oluşturarak zamanın yıprattığı dış cephede huzursuz ruhlar gibi dans ediyordu.

Yılların tozuyla bulanmış pencereler, çok şey görmüş ve sadece unutulmanın tesellisini dileyen yaşlı bir adamın romatizmalı gözleri gibi dışarı bakıyordu. Ölmekte olan bir güneşin kırık dökük ışığını yansıtıyor, evin iliklerine kadar sızmış gibi görünen melankolik bir parıltı yayıyorlardı.

Bir zamanlar gururlu ve misafirperver bir nöbetçi olan ön kapı, artık menteşelerinde sallanıyordu, artık içindeki sırları koruyamayan kırık bir muhafızdı. Rüzgârda kederli bir şekilde gıcırdıyor, boş salonlarda ve odalarda yankılanan kederli bir ağıttı.

Evin içi gölgeler ve fısıltılardan oluşan bir labirent, geçmişin bir kefen gibi bugüne yapıştığı bir yerdi. Havada çürüme kokusu ve çoktan toza dönüşmüş anıların soluk, kalıcı parfümü vardı. Her oda kendi hikâyesini, aşkın, kaybın ve zamanın amansız yürüyüşünün bir goblenini barındırıyordu.

Bu mecazlar ve alegoriler evinde, duvarlar anlatılmamış binlerce hikâyenin ağırlığıyla nefes alıyor gibiydi. Burası rüyaların ve kâbusların el ele yürüdüğü bir yerdi; insan hayal gücünün kırılgan güzelliğinin ve korkunç gücünün bir kanıtıydı.

Yine de, kimsesiz ve perili görüntüsüne rağmen, evin garip bir cazibesi vardı. Geçen zamanın bir anıtı, en unutulmuş ve terk edilmiş yerlerin bile hala bir yaşam kıvılcımı, sönmeyi reddeden bir umut ışığı barındırdığını hatırlatan bir anıt gibi duruyordu.”

Nasıl buldunuz?

Ben çok beğendim yazdığımı. Oldukça özgün, intihal sınavlarını da geçti.

İşin ilginci bu yazıyı yazmak 2-3 dakikamı aldı. O kadar hızlı klavye kullandığım da söylenemez, çünkü benim tek yazdığım şey “Stephen King üslubu ile çalılar arkasına gizlenmiş eski bir evin tasvirini bol benzetme kullanarak yaz” oldu. Hem de Türkçe. Gerisini oldukça yeni sayılabilecek dostumuz ChatGPT halletti.

Önümüzdeki iki yıl içerisinde yaklaşık 300 milyon işi bizim yerimize o yapacak.

Hem rutin işleri hem de bazı yaratıcı işleri yapacak. Sadece yazı yazmıyor. Resim yapıyor, beste yapıyor, web sitesi tasarlıyor, günlük konuşma dili ile girdiğiniz yazıları koda döküyor.

Geçenlerde ABD’de nöroşirurji yeterlik sınavında %85 oranında (geçerli not) başarı göstermiştir. Keza baro sınavlarında aldığı notlar ilk %10 luk kısma girmektedir. Birçok sınavı başarı ile geçmekte olması artık bundan daha fazla ilerleme göstereceğini kanıtlıyor.

Başta sadece avukatların, doktorların ve bazı diğer mesleklerin unun tarafından yapılacağını düşünüyordum. Ama artık birçok sanatçı da korkmalı. Tabi yaratıcı ve kitabını okutanlar değil ama ticari işlerde çalışan grafikerler, müzisyenler, metin yazarları ve tercümanlar artık takkelerini önlerine koyup bir düşünmeli.

Not olarak eklemem gereken bir şey daha var, yukardaki resmi de O YAPTI.

#Yaratıcı #YapayZeka #ChatGPT #HikayeAnlatıcılığı #Meslek

Leave a Reply