Cumartesi Sabahı Tiran Trafiğinde

(19 Mart  2010 da HABERTÜRK de yayınlanan yazı.)

Pazartesi sabahı G.Washington Üniversitesinden gelecek olan bir grup doktora öğrencisi ve onların profesörleri ile sohbet edeceğim, çalıştıkları konu karşılaştırmalı uluslararası yönetim. Doğu ve güneydoğu Avrupada şiket yönetim kültürlerini inceliyorlar. Önce Tirana, yani benim şimdi yaşadığım ve çalıştığım kente, ardından da Bükreşe, yani benim buraya gelmeden önce on yıl yaşayıp çalıştığım kente gidecekler.

Tiran trafiği ile cebelleşiyorum işe gitmek için. Burada kural veya kurala uymak diye bir şey bilinmiyor, diğer sürücülere saygı duymak yok (aslında bunun saygı ifadesi olup olmadığını bilip bilmediklerini anlamak da zor), herkes bir şekilde gidiyor.
Yanındaki araba üzerine üzerine gelerek şerit değiştiriyor….

Işıklarda durunca ki bunu yapan oldukça azınlıkta sayılır, arkadan en sol şeritten sollayarak gelen araba hızla burnunu senin önüne sokuyor….
Sola sinyal veren araba aniden ve hızla sağa dönüyor….
Şerit çizgisini ortalayarak çok yavaş gidiyor….
Trafikte durup arkadaşı ile konuşuyor dakikalarca arkada biriken arabalara aldırmaksızın…
Yolun ortasında ikinci şeride park ediyor…
Karşıdan senin geldiğini göre göre solluyor…

Kafam karışık, konular birbirine girmiş düşüncelerim oradan oraya atlıyor, on yıl önceki ve bugünkü Romanyayı düşünüyorum, Tahranı, Bağdatı, Baküyü düşünüyorum, ABD yi, Hollandayı, Almanyayı düşünüyorum, Türkiyeyi düşünüyorum. Bu ülkelerde ve daha bir çoğunda araba ve motosiklet sürdüm bazılarında da çalıştım. Trafik böyleydi, şirket şöyleydi, Pazartesi neleri söyleyip neleri hiç söylememeliyim derken bir anda kafamın içerisinde bazı şeyler oturmaya başlıyor…

Çeşitli ülkelerde yaşadığım yöneticilik sorunları, şirket kültürleri, şirket kültürlerindeki değişimler, yönetim kültürleri, ilişkilerin dengeleri canlanmaya başlıyor, tüm bunlar ile ülkedeki trafik arasındaki ilişkiyi görmeye başlıyorum. Tabi, o arabayı kulanan insan ile şirketi yöneten veya şirkette çalışan aynı kültürün ürünü olan insan.

Her ikisinde de aynı kuralcılık, saygı, anlayış yada aynı kuraltanımazlık, saygısızlık ve anlayışsızlık hakim.

Amerikayı yeniden keşfetmenin hazzı ile sürüyorum arabayı, sürüyorum ve zihnimde akıp giden düşünceleri serbest bırakarak izlemeye devam ediyorum.

Aynı parallelik siyasi yaşamda da yok mu ?
Ya aile ilişkilerinde ?
Ya aşklarda ?

Yoksa trafik herşeyin göstergesi mi ? Tabi, trafik herşeyin göstergesi.

Mutluyum, tekerleği yeniden keşfettim.

Pazartesi kimseyi kırmadan, üzmeden ve herhangi bir şey saklamadan rahatlıkla konuşabilirim.

Bundan böyle gideceğim yeni kentlerde, yeni ülkelerde bir süre trafiği izleyerek bir çok şeyi anlayabileceğimi biliyorum.

Size de tavsiye ederim.

_________________________________
Bu yazıyı beğendinizse aşağıdaki SHARE ON FACEBOOK veya TWEET THIS e basarak paylaşmanız benim çok işime yarayacaktır.

Teşekkür ederim.