Gelişen teknolojinin bize zaman kazandıracağını düşünürken aslında kazandığımız zamandan daha fazlasına da ihtiyaç duymamız gerekmeye başladı.
- Her gün yanıtlamamız gereken eposta sayısı artmakta,
- Cep telefonlarımız (aslında özel olmasına rağmen) sürekli çalmakta,
- Kendimize kullanabileceğimiz zamanlar yine müşteri, patron, çalışan telefonları ile bölünmekte,
- Yemek yerken telefonunuza gelen mesaj acil yanıt istemekte.
Aşağıda, her ne kadar Türkiye’ye uyarlamak için bu rakamları 2 ile 3 le çarpmak gerekse de, ilginç bir araştırma sonuçları var:
Bu araştırmayı ABD standartlarına göre değerlendirmek gerek, 40 saatin üstü çalışmanın fazla mesai olarak nitelendirildiği, öğlen aralarının özel zaman sayıldığı standartlarda.
Yukarıdaki satırın noktasını koyduğum anda, bu yazıyı yazmak için konsantre olmuş ve başlamışken 530 950 78xx no’lu tanımadığım bir telefondan cep telefonumu aradılar. Arayan kişi karımın adını söyleyerek onunla konuşmak istediğini söyledi. Neden aradığımı sordum, onu yanıtı size nesi oluyorsunuz? Terbiye bile almamış belli. Anka Yapı tanıtım için arıyor. Sonunda beni küfür ettirme raddesine getirdi, iş yapıyormuş. Benim yaptığım iş değil.
Her neyse araştırmaya dönelim, gitti 15 dakika.
- Yöneticilerin %85’i haftada 45 saatten fazla çalışıyormuş,
- %83’ü haftada en az bir gün öğle arasında çalışmak zorunda kalıyormuş,
- %27’si çocukları ile günde 15 dakikadan fazla oynayamıyormuş.
Bir de kendinizi düşünün…
Zaman, geri dönmemek üzere akıp gider.
Başlıktaki soru yanlış.
Zamanı yönetemezsiniz.
Yönetebileceğiniz tek şey kendinizsiniz.
Unutmayın, kaybolan zaman, kaybolan enerjinizdir.
Yazılarını takip ediyorum Tufan abi, iyi ki varsın !
Saygılar.
Teşekkürler Faruk Bey, çok naziksiniz.
merhaba tufan bey yazılarınızı ve blogunuzu takip ediyoum.Çok güzel bilgiler paylaşıyorsunuz.
Teşekkürler, çok naziksiniz.