Görünüşte Büyük Bir Değişim – Gerçekte Temel Bir Dönüşüm

Yönetimde değişim sandığınız kadar yeni mi? Görünüşte büyük dönüşümlerin ardındaki temel, aslında hiç değişmedi. Drucker’ın yol gösterdiği ilkeler ışığında, yapay zekâ çağında yönetim hala aynı.

Yönetim alanında sıkça karşımıza çıkan “değişim” söylemleri, genellikle çok büyük yenilikler olarak sunulur. Ancak, örneğin, yapay zekânın karar destek sistemlerinde kullanımı ya da çalışan performansını gerçek zamanlı verilerle izleme uygulamaları, özde var olan yönetim prensiplerini farklı yollarla hayata geçiren yeniliklerdendir. Ancak, dikkatli bir inceleme, bu değişikliklerin aslında yönetimin temel prensiplerini değil, bu prensiplerin çevreye uyum sağlama yöntemlerini etkilediğini gösteriyor.

Peter Drucker’ın yıllar önce çizdiği özellikle “amaçlarla yönetim” (management by objectives) prensibi, bu durumu açıkça ortaya koyar. Bu prensip, hedeflerin netleştirilmesi ve çalışanların bu hedeflere ulaşmak için yetkilendirilmesi gerektiğini vurgular; bu yaklaşım, yapay zekâ gibi yeni teknolojilere uyum sağlarken de aynı önemini korur. Görünüşte büyük değişimler olsa da, asıl değişen şey çevre ve ona uyum sağlama biçimimizdir.

Bu durum, yapay zekânın (YZ) yönetim üzerindeki etkilerini anlamaya çalıştığımızda daha da belirgin hale geliyor. YZ, veri bilimi ve dijital dönüşüm çağının öncüleri olarak yönetim kalıplarını şekillendirirken, bu değişimler yöneticilerin çevresel farkındalık ve stratejik uyum yeteneklerine duyulan ihtiyacı da vurguluyor.

Yapay Zekâ ve Veri Bilimi Trendleri

Önümüzdeki yıllarda, yapay zekâ ve veri bilimi alanlarında büyük beklentilerle dolu bir dönem öngörülüyor. Özellikle, şirketlerin yapay zekâ destekli çalışan koçluk sistemleri ve generatif yapay zekâ ile pazar analizi yapma uygulamaları, bugünlerin dikkat çeken yeniliklerinden olacak. Bu teknolojiler, hem verimliliği artırma hem de karar verme süreçlerini daha etkin hale getirme potansiyeli taşıyor. Özellikle bağımsız yapay zekâ (kendi başına karar alabilen ve uygulama yapabilen sistemler) öne çıkıyor. Ancak bu teknolojinin tam olarak nasıl çalışacağı ve yönetim süreçlerine ne şekilde entegre edileceği konusundaki belirsizlikler de devam ediyor.

Randy Bean’in “2025 YZ ve Veri Liderliği Yöneticisi Karşılaştırma Anketi” (2025 AI & Data Leadership Executive Benchmark Survey) bu noktada önemli konuları ortaya koyuyor. Anket katılımcıların çoğu, yapay zekânın benimsenmesinde önemli adımlar atılması gerektiğini savunurken; bazıları bu teknolojinin çok fazla pazarlandığını ve gerçek potansiyelinin henüz açığa çıkmadığını dile getiriyor.

Drucker ve Yapay Zekâ: Değişimde Süreklilik

Peter Drucker’ın yönetim bilimine kazandırdığı özlü ilkeler, yapay zekâ destekli yönetim döneminde bile anlamını koruyor. Uyarlanabilirlik, stratejik düşünce ve müşteri odaklılık gibi temel prensipler, bugünün teknolojik ortamında da liderlik için vazgeçilmez nitelikte.

Drucker’ın “verimlilik için operasyonel odaklanma” ilkesi, yapay zekânın üretim süreçlerinden lojistiğe kadar her alanda optimize edici bir rol üstlenmesini destekler. Benzer şekilde, “inovasyon ve girişimcilik” prensibi, yapay zekânın yaratıcı gücünü ortaya çıkararak yeni fırsatlar yaratılmasına olanak tanır.

Ancak, değişim ne kadar teknolojik ve çağdaş ve radikal görünse de, Drucker’ın vurguladığı çevresel faktörlerin yönetim üzerindeki etkisi değişmeden kalmaktadır. Yapay zekâ, küçük ve yapılandırılmış görevlerde etkili olabilir, ancak büyük çapta stratejik kararlar alırken veya karmaşık müşteri etkileşimlerinde insan zekâsının yerini tam anlamıyla alabilmesi henüz mümkün değildir.

Yapay Zeka ve Veri Kültürü

Günümüzde organizasyonların “veri ve YZ odaklı” kültürler oluşturması önemli bir hedef olarak görülmektedir. Ancak bu hedefe ulaşmanın önünü tıkayan en temel sorun, teknolojik altyapıdan çok kültürel ve değişim yönetimi zorlukları olarak tanımlanıyor. Randy Bean’in araştırmasında katılımcıların %92’si bu engelin altını çiziyor. Bu durum, sadece teknolojiyi uygulamanın yeterli olmadığını; organizasyon yapısının, liderlerin ve çalışanların da bu değişime ayak uydurması gerektiğini ortaya koyuyor.

Yapısal olmayan verilerin (metin, görüntüler, videolar vb.) artan önemi, YZ’nin veri yönetiminde yarattığı değişimin bir başka boyutudur. Örneğin, perakende sektöründe müşteri davranış analizi yaparken sosyal medya yorumları ve görülerinden elde edilen yapısal olmayan veriler, YZ modelleri ile işlenerek müşteri memnuniyetini artırıcı stratejiler geliştirilmesini sağlamaktadır. Özellikle Generatif Yapay Zekâ (GenAI) gibi teknolojiler, bu verilerin daha etkin bir şekilde kullanılmasını sağlarken, insan faktörünün tamamen devre dışı bırakılamadığını da gözler önüne seriyor.

Geleceğe Bakış: Temel Değişmiyor, Stratejiler Uyarlanıyor

Peter Drucker’ın bir sözü, yönetimde değişimi anlamak için yol gösterici bir özet sunar: “Değişimi yönetemezsiniz, sadece değişimin önünde olabilirsiniz.” Örneğin, pandemi sürecinde uzaktan çalışma modellerine hızla uyum sağlayan şirketler, sadece teknolojik altyapılarını geliştirmekle kalmamış; aynı zamanda çalışanların yeni şartlara adaptasyonunu destekleyen esnek liderlik yaklaşımları geliştirmişlerdir. Bu, değişim önünde olma kavramının çağdaş bir yönetim pratiğine dönüşümünü gösterir. Bu ifade, yöneticilerin ve liderlerin değişim karşısında proaktif stratejiler geliştirerek geleceğin fırsatlarını ve zorluklarını öngörebilmesi gerektirdiğini hatırlatıyor.

Yönetim alanında her ne kadar detayların çok hızlı değiştiği görülse de, Drucker’ın temel ilkelerinin çevresel faktörlere uyarlanabilir bir yapıda kalmaya devam ettiği açıktır. Yöneticiler;

  • Proaktif Yaklaşım: Gelecekte ortaya çıkabilecek teknolojik fırsatları erkenden yakalayabilmeli,
  • Eğitim ve Uyumluluk: Çalışanların yetkinliklerini geliştirerek, değişimi destekleyen bir kültür oluşturabilmeli,
  • Esneklik: Organizasyon yapısını dinamik şekilde yeniden tasarlayabilmeli,
  • Etik Yaklaşım: Veri gizliliği ve algoritmik taraflılık gibi konularda öncül bir rol oynayabilmelidir.

Bu unsurlar bir araya geldiğinde, görünüşte büyük olan ancak özünde temel prensiplerden sapmayan bu değişimleri daha iyi anlamak mümkün hale gelir. Drucker’ın belirttiği gibi, esas mesele bu yeni şartlara uyum sağlama kapasitesidir; görünüşte her şey değişse de, aslında değişen sadece detaylardır.

“Görünüşte Büyük Bir Değişim – Gerçekte Temel Bir Dönüşüm” KOBİTEK de

Leave a Reply