Konuya girmeden önce burada kullandığım “patron” kavramanın sadece patron değil, bir şirkette sizi yöneten kişi anlamında kullandığımı belirtmekte yarar var. Bu, sizin yöneticiniz, veya bir yöneticinin yöneticisi, en üstteki yöneticinin ise bir üst yöneticisi, ki bu şirket yapısına göre Yönetim Kurulu Başkanı veya gerçek anlamda patron, yani şirketin sahibi olabilir.
Yine kavramsal olarak ilk anda astın üstünü yönetmesi her ne kadar ters görünse bile, burada unutulmaması gereken nokta, yöneticiler her ne kadar astlarını yönetiyor gibi gözükseler de üstleri tarafından yönetildikleri ve onlarla ilişkide ve iletişimde oldukları için de bu ilişki ve iletişimi doğru yönetebildikleri sürece şirketin gelişmesine katkıda bulunabildikleridir.
Bu yönetimi, yani üstlerin yönetimini sağlayamamak şirketin ilerlemesini etkileyebileceği gibi sizin kariyer ve başarılarınızı da direkt olarak etkileyecektir. Ancak yine unutulmaması gereken, bu yönetimin yalakalık anlamında olmadığı ve bir iletişim biçimi geliştirmek olduğudur.
Bu kavram seksenli yıllarda John Gabarro ve John Kotter tarafından ilk ortaya atıldıktan sonra gerek okullarda gerekse yönetim eğitimlerinde oldukça dikkati çekmiş ve iletişim becerileri anlamında ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır.
Tekrarlıyorum, patronu yönetmek, yalakalık, yanaşmalık veya yönlendirme değildir. Onları yönetmenin temeli, sadece kendimiz adına değil, onun ve şirketin adına en iyi şeyi yapabilmemiz için onlardan kaynak sağlayabilmemiz anlamındadır. Yapmak istediğimiz, karşılıklı saygı ve anlayış içerisinde, sağlıklı ve üretken bir işbirliği gerçekleştirmektir ve bunda üstün olduğu kadar astın da bir çok sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğu gerçekleştirebilmek de, kendimizin ve patronumuzun güçlü ve zayıf taraflarının neler olduğunu, hedefleri, çalışma yöntemlerini ve ihtiyaçları çok iyi anlamak ve kavramaktan geçer.
Bizim astlarımızdan beklediklerini onlar bizden, astlarımızın bizden beklediklerini de biz onlardan bekliyoruz, yani işleri düzgün bir şekilde yönetilmek için tamamen birbirimize bağımlıyız. Bu ilişkiyi anlayan yöneticiler başarılı olur.
Peki bunu nasıl sağlayabiliriz ?
Öncelikle yapmamız gereken şey, patronumuzun hedeflerinin ve önceliklerinin neler olduğunu anlamaktır.
Bunu anladıktan sonra sizin hedef önceliklerinizi belirlemeniz ve bunu patronunuzla paylaşarak karşılıklı olarak bu konuda anlaşmanız gerekir. Bu uyum sağlanamaz ise kısa sürede çatışmalar başlayacaktır. Bu konuda anlaşma sağlandıktan sonra süreç içerisinde gelişmeler doğrultusunda patronunuzu bilgilendirmeniz gerekir.
Bunun yanısıra patronunuzun iletişim tercihlerini anlamanız ve ona uyum göstermeniz şarttır. Bu anlamda da iletişim becerilerinizi sürekli olarak geliştirmeniz gerekir.
Patronunuzu başarılı olması için onu desteklemelisiniz, o başarılı oldukça siz de başarılı olacaksınız.
Tüm bunları yerine getirmeniz halinde hala patronunuzu yönetmek için ayırdığınız zaman, astlarınızı ve işi yönetmeniz gereken zamanın %30’unu geçiyorsa bir sorun vardır ve işiniz yapmakta zorlanırsınız.
Bu sorunun tam olarak ne olduğunu anlayın ve çözmeye çalışın, bu sorunu çözemiyorsanız, ya siz o şirkete, ya da o şirket size göre değildir, başka çözümler bulmak zorundasınız.
Her insan her şirkete (veya takıma) veya her şirket (veya takım) her insana göre olmayabilir, bunu başarısızlık olarak algılamayın.