Kapitalizmin Kıskacında Emek: Prekarite, Teknoloji ve Genç Bedenlerin Direnişi

Görünmeyen Emek ve Prekarite Çağı

30 dakika içinde siparişin kapında!” Bu vaat, dijital çağın tüketim alışkanlıklarını özetlerken, perde arkasında kalan emek sömürüsünü görünmez kılıyor. Platform kapitalizminin “zinde bedenler” olarak adlandırdığı genç işçiler—kuryeler ve depo çalışanları—sistemin dayattığı güvencesizlik, uzun çalışma saatleri ve yoğun performans baskıları altında hayatta kalmaya çalışıyor. Peki, teknolojinin “özgürleştirici” vaatleri neden bu kadar acımasız bir sömürü mekanizmasına dönüştü?

Prekarite: Kapitalizmin Yeni Normali

Norbert Ebert, Society, Work and Precarity adlı çalışmasında, modern toplumlarda emeğin nasıl giderek güvencesizleştiğini ve bunun toplumsal sonuçlarını analiz eder. Marx’ın “yabancılaşma” ve “sömürü” kavramlarından hareketle, kapitalist sistemin işçiyi bir metaya indirgediğini ve teknolojik ilerlemenin emeği özgürleştirmek yerine daha da kırılganlaştırdığını vurgular. Ebert’e göre, ekonomik özgürlük (kâr maksimizasyonu) ile politik özgürlük (toplumsal adalet ve haklar) arasındaki çatışma, prekaritenin temel dinamiğidir.

Türkiye’deki kurye ve depo işçileri, bu prekaritenin somut örnekleridir. “Esnaf kurye” modeliyle şirketler, işçilere “kendi patronun ol” sloganıyla maliyetleri ve riskleri yüklerken, gençler güvencesizlik, düşük ücret ve yoğun çalışma koşullarına mahkûm ediliyor. BirGün gazetesinin haberinde de altı çizildiği gibi, bu sistem “taze kan” pompalamak için devlet destekli teşviklerle ayakta tutuluyor. Örneğin, 18-29 yaş arası gençlere sağlanan vergi muafiyetleri ve SGK prim indirimleri, şirketlerin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamak için kullanılıyor.

Bu durum, Ebert’in “ekonomik prekarite” tanımıyla birebir örtüşür: İş güvencesizliği, gelir düzensizliği ve sosyal haklardan yoksunluk. Kuryelerin “parça başı” ücret sistemiyle çalıştırılması, depo işçilerinin kampanya dönemlerinde geçici olarak istihdam edilip sonrasında işten çıkarılması, kapitalizmin emeği nasıl “harcanabilir” bir kaynak olarak gördüğünü gösterir.

 

Teknolojinin İki Yüzü: Özgürleşme mi, Sömürü mü?

John Maynard Keynes, 1930’larda yazdığı Economic Possibilities for Our Grandchildren adlı makalesinde, teknolojik ilerlemenin insanlığı emek yükünden kurtaracağını ve daha fazla boş zaman yaratacağını öngörmüştü. Ancak Ebert, bu iyimser bakışın kapitalizmde nasıl bir tehdide dönüştüğünü ortaya koyar. Teknoloji, emeği ucuzlatmak ve kârı maksimize etmek için kullanılıyor. Örneğin, depolarda “karanlık depo” (lights-out warehouse) mitine rağmen insan emeği hâlâ kritik bir rol oynuyor. Ancak bu emek, genç ve “harcanabilir” bedenler üzerinden sürdürülüyor.

Dilek Yurdabak Manik ile yazdığımız kitapta da altını çizdiğimiz gibi, dijitalleşme ve otomasyon, emeğin değerini düşürerek çalışma koşullarını ağırlaştırıyor. Amazon depolarındaki yüksek işçi devir hızı (yıllık %100’lere varan oranlar) veya kuryelerin sürekli değişen istihdam modelleri, sistemin insanı nasıl “tek kullanımlık” bir nesneye indirgediğini gösteriyor.

Ebert’in Weber’den alıntıladığı “demir kafes” metaforu, bu süreci anlamak için kritik öneme sahip. Modern kapitalizm, her şeyi ölçülebilir ve kontrol edilebilir kılmak için aşırı rasyonelleştiriyor. Kuryelerin her teslimat için izlendiği, depo işçilerinin saatlik performanslarının elektronik olarak kaydedildiği bu sistem, çalışanları sürekli bir gözetim ve baskı altında tutuyor.

 

Direniş Hattı: Genç Emeğin Örgütlenme Mücadelesi

Ancak bu tablo tamamen umutsuz değil. BirGün’ün haberinde de vurgulandığı gibi, kuryeler ve depo işçileri son yıllarda artan direnişlerle seslerini duyurmaya başladı. Trendyol, Getir, Hepsijet gibi şirketlerde yaşanan grevler ve eylemler, emeğin örgütlü gücünün kapitalizmin tedarik zincirlerini nasıl tehdit edebileceğini gösterdi.

Ebert’in de işaret ettiği gibi, politik özgürlük ancak toplumsal mücadelelerle kazanılabilir. Bu noktada, tüketicilerin de bu direnişe dahil olması kritik. Öğrenci boykotları, tüketim alışkanlıklarının sorgulanması ve dayanışma ağları, prekariteye karşı kolektif bir cevap oluşturabilir.

Örneğin, İngiltere’de Uber ve Deliveroo kuryelerinin sendikalaşma mücadelesi, Fransa’da Amazon depolarındaki grevler, bu alanda küresel bir direniş ağının oluştuğunu gösteriyor. Türkiye’de de benzer hareketler yükselişte. Kuryelerin sosyal medyada örgütlenerek hak taleplerini duyurması, depo işçilerinin çalışma koşullarını ifşa etmesi, emeğin görünürlük kazanması açısından önemli adımlar.

 

Tüketim Alışkanlıklarımız ve Sorumluluğumuz

Kapitalizmin bu sömürü mekanizmasını besleyen en önemli unsurlardan biri de tüketici davranışlarıdır. “Hızlı teslimat” talebi, kuryelerin aşırı çalışmasına neden olurken, “indirim” beklentisi depo işçilerinin yoğun tempoda çalıştırılmasını tetikliyor.

Bu noktada, Ebert’in vurguladığı “politik özgürlük” kavramı devreye giriyor: Tüketici olarak pasif bir rol oynamak yerine, nasıl bir iş düzeni istediğimizi sorgulamalıyız. Örneğin:

  • Dayanışma ekonomileri: Kooperatifler ve adil ticaret ağları desteklenebilir.
  • Tüketim alışkanlıklarının yavaşlatılması: “Acil teslimat” talebinden vazgeçmek, kuryelerin çalışma temposunu hafifletebilir.
  • Şeffaflık talebi: Hangi şirketlerin adil çalışma koşulları sunduğunu araştırmak ve buna göre tercih yapmak.

 

“Yaşamak İçin Çalışmak” mı, “Çalışmak İçin Yaşamak” mı?

Kapitalizm, emeği bir yaşam aracı olmaktan çıkarıp bir varoluş mücadelesine dönüştürdü. Ebert’in çalışması, bu sistemin neden sürdürülemez olduğunu; BirGün’ün haberi ise direnişin nasıl mümkün olduğunu gösteriyor. Teknoloji, insanlığın özgürleşmesi için bir araç olabilir mi? Yoksa sermayenin elinde bir tahakküm aracına mı dönüşecek?

Cevap, emeğin örgütlü gücünde ve tüketim alışkanlıklarımızın dönüşümünde yatıyor. Kuryelerin ve depo işçilerinin mücadelesi, yalnızca kendi hakları için değil, hepimizin daha adil bir düzen talebi için verilen bir savaş. Bu savaşa bigane kalmamak, prekarite çağının yükünü omuzlayanların sesine kulak vermekle başlar.

Kaynakça:

  • Ebert, N. (2022). Society, Work and Precarity. Encyclopedia.
  • BirGün Pazar. (2025). Kapitalizme Zinde Bedenler: Depo İşçileri ve Kuryeler.
  • İş Tanrıları Buyurdu
  • “Vuca Dünyasında Prekaryanın Hikayesi” Tufan Karaca, Dilek Yurdabak Manik LİKYA KİTAP 2025
  • Keynes, J. M. (1930). Economic Possibilities for Our Grandchildren.

kobitek.com da yayınlanmıştır

Leave a Reply