Bir müşterim var, ne zaman arasam hep çok meşgul olduğunu söylüyor. Aramalarımı bazen saatler, bazen günler sonra geri dönebiliyor. Hep merak ederim; gerçekten iş mi yapıyor, yoksa sürekli yangın mı söndürüyor? Çünkü sürekli meşgul olmak, işleri gerçekten yapılması gerektiği gibi yapabilmenin önünde büyük bir engel.
Son zamanlarda yeni bir iş kuranlar içerisinde gördüğüm insanların en önemli sorunlarından biri, her şeyin acil olması. Bu durum sadece girişimciler için değil, KOBİ yöneticileri ve gençler için de çok kritik bir sorun haline gelmiş durumda. İş hayatında olduğu gibi günlük yaşamda da her şeyin aciliyete dönüşmesi, aslında hayatımızdaki gerçekten önemli olan şeylere, “acil olmadan” zaman ayırmadığınızı veya ayıramadığınızı gösteriyor.
Yeni girişimlerin ilk aşamalarında heyecan ve hevesle birçok işe aynı anda girişiliyor. Başlangıçta bu tempo, bir başarı göstergesi gibi görünse de kısa süre sonra sürdürülebilir olmadığı ortaya çıkıyor. İşletmeler büyüdükçe, yapılması gereken işler arttıkça, bir noktadan sonra her şey “acil” hale geliyor. Aciliyetin baskısıyla hareket eden yöneticiler ve girişimciler, gerçek anlamda stratejik düşünecek, uzun vadeli plan yapacak zaman ve enerji bulamaz hale geliyorlar.
İşte tam bu noktada Eisenhower Matrisi önem kazanıyor. Eisenhower Matrisine göre işler iki temel ölçüte göre sınıflandırılır: önem ve aciliyet. Matrise göre işler dört kategoriye ayrılır: önemli ve acil, önemli fakat acil olmayan, acil fakat önemli olmayan ve ne acil ne de önemli olan işler. En değerli ve sürdürülebilir başarıyı getiren işler ise genellikle “önemli fakat acil olmayan” kategorisindedir. Ancak çoğu kişi bu işleri acil olmadığı için sürekli erteler ve bir süre sonra bu işler de acil hale gelir. Sonuçta da iş yapmak yerine sürekli “yangın söndürmek” zorunda kalırlar.
Gençlerin yaşamlarında da durum bundan farklı değil. Günümüzde gençlerin çoğu eğitim, kariyer planlaması ve kişisel gelişim gibi temel konuları sürekli erteliyor. Sosyal medya bildirimleri, arkadaş toplantıları, sürekli gelen mesajlar ve dijital dünyanın dikkat dağıtıcı unsurları yüzünden önemli konuların üzerine gerçek anlamda eğilme fırsatı bulamıyorlar. Önemli konuları hep son dakikaya bıraktıkları için, gerçek anlamda öğrenme, içselleştirme ve kalıcı kazanımlar elde etmekten uzaklaşıyorlar.
Yeni girişimciler içinse durum daha da vahim olabilir. Başlangıçta her şey önemli ve her şey acil gibi görünür. Ürün geliştirme, müşteri bulma, pazarlama ve finansman gibi temel alanların hepsine aynı anda odaklanma ihtiyacı, girişimcileri stratejik düşünceden uzaklaştırarak operasyonel detayların içine hapsediyor. Bu durum, gerçek anlamda kritik işlere, uzun vadeli planlama ve sürdürülebilir büyümeye yönelik stratejik kararlara zaman ayırmalarını imkânsız hale getiriyor.
Peki, bu sürekli aciliyet hissi nasıl kırılır?
Öncelikle Eisenhower Matrisi gibi basit ama etkili bir araçtan yararlanmak gerekiyor. İşleri önem ve aciliyet kriterlerine göre ayırarak önceliklendirmek, uzun vadeli başarıyı yakalamak için kritik öneme sahip. Gerçekten önemli olan işleri acil hale gelmeden planlamak ve adım adım gerçekleştirmek, sürekli “yangın söndürmek” durumunu ortadan kaldıracaktır.
Ayrıca günlük yaşantımızda ve çalışma ortamımızda odaklanmış, derinlemesine çalışma alışkanlığı edinmek gerekiyor. Cal Newport’un “Deep Work” kitabında vurguladığı gibi, modern yaşamın yarattığı sürekli dikkat dağıtıcı unsurlar, odaklanmış ve anlamlı iş üretme kapasitemizi büyük ölçüde azaltıyor. Bu nedenle e-posta, bildirim ve gereksiz toplantılar gibi dikkat dağıtıcı unsurları yönetmek ve gerçek anlamda önemli olan işlere odaklanmak hayati önem taşıyor.
Bunun yanında, ekip çalışması ve liderlik açısından psikolojik güven ortamını oluşturmak da önemli bir adım. Amy Edmondson’ın “Korkusuz Organizasyon” adlı kitabında belirttiği üzere, insanların rahatça konuşabildiği, fikirlerini paylaştığı ve hata yapabildiği bir ortam oluşturmak gerekiyor. Ancak sürekli aciliyet baskısı altında, bu güven ortamını yaratmak ve sürdürmek mümkün olmuyor. Zaman baskısı, gerçek anlamda derin sohbetlere ve öğrenmeye olanak tanımıyor.
İşletmelerde sürdürülebilir büyüme için önemli olan, sadece hızlı hareket etmek değil, doğru yöne doğru adımlarla ilerlemek. Bu da ancak bilinçli olarak zaman ayrılmış, stratejik düşünmeye ve uzun vadeli planlamaya odaklanmış çalışma ortamlarında mümkün. Yüksek performanslı ekipler ve başarılı liderler, sürekli hareket halinde olanlar değil, ne yaptığını bilen, düşünerek hareket eden ve gerektiğinde durup değerlendirme yapabilenlerdir.
Sonuç olarak, gençler, girişimciler ve KOBİ yöneticileri için önemli olan şeyleri acil hale gelmeden yapmanın yolu, sürekli bir aciliyet duygusuyla değil, bilinçli, planlı ve stratejik hareket etmektir. Her şeyin acil olduğu yerde, gerçekten önemli olan şeylere yer kalmaz. Ve önemli olan şeylere yer kalmadığında, yapılan iş sadece hareketten ibaret olur. Bu da ne sürdürülebilir başarıyı getirir ne de kişisel anlamda tatmin sağlar.
Unutulmamalıdır ki, hayatımızda gerçek başarıyı ve anlamı sağlayan, sürekli acil işler yapmak değil, gerçekten önemli olan işleri doğru zamanda ve doğru şekilde yapmaktır.