Teknolojideki değişimin logaritmik etkisi ekonomik ve sosyal yaşama da hızla yansıyor ve doğal olarak bu yansıma iş yaşamımızı da direkt olarak etkiliyor.
Bu etki öncelikli olarak mal ve hizmet üretim süreçlerini etkilediği için firmaların üretim süreçlerini etkiliyor ve bu da direkt olarak fırmaların iş güçünde değişiklik yapmalarına neden oluyor. Ayrıca bu değişimler, uyum sağlamayı beceremeyen firmaların da ömrünün kısalmasına neden oluyor.
Teknolojik değişim tüketici zevk ve tercihlerini de etkileyerek ürün ve hizmetlerin ömürlerini de etkiliyor. Bu da yukarıdaki döngüyü hızlandırıyor.
Tüm bunların üzerinde ayrıca kapitalizmin daha ucuza üretmek baskısı da eklenince sadece mavi yakalı değil, beyaz yakalı iş gücü de işini uzun süreli korumakta zorlanıyor.
Üniversitelerde, yirmi yıl önce olmayan bir çok yeni bölüm var ve bunlar hızla çoğalıyor. İnsanlar yaklaşık yüz yıl öncesinde nesiller boyu aynı işi yürütürken şimdi iş yaşamları boyunca bıraknı 7-8 iş değiştirmeyi, 7-8 değişik sektörde çalışmak zorunda kalıyor.
Bize nesiller boyu söylenen ve bizim de hala çocuklarımıza tavsiye ettiğimiz en önemli ezber bozuluyor, hatta bozuldu bile. Nedir bu ezber ?
“Derslerine iyi çalış, iyi okullara git, iyi ve güvenilir bir şirkette işe başla, yaşamını ve geleceğini güven altına al.”
Yok artık böyle bir şey. Değişim bu ezberi bozdu ve dişliler sadece şirketleri değil, işleri de öğütüyor ve buna uyum göstermekte gecikirsek uzun süreli işsiz kalmak tehlikesi ile karşı karşıya kalmak riskini taşıyoruz.
Artık çalışma yaşamına bakış açımızı değiştirme zamanı geldi, artık hiç bir şirkette hatta devlette bile iş güvencesi yok.
Peki nasıl yaklaşmamız gerek ?
Bizler atık kendimizi memur veya işçi olarak göremeyiz. Bizler zamanımız, bilgi ve yeteneklerimiz karşılığında, aylık bir ücretle çalışan insanlar değiliz. Bizler, artık diğer bütün şahıs ve firmalar gibi, zamanını, bilgisini ve yeteneklerini (ürün – değer önerisi) belli bir fiyata (ücret – maaş) satan birer iş adamıyız.
Ve artık işimizi bir memuriyet, kendimizi de bir memur olarak değil, tüketicilere (şirketlere), belli bir fiyatla (ücret) hizmet (zaman – bilgi – yetenek) satan bir iş adamı olarak görmemiz ve geleceğimizi çizerken de bir iş kurar gibi hareket etmemiz gerekiyor ve bunun için de öncelikli olarak İŞ MODELİ‘ni yani KARİYER MODELİ‘ni kurmamız gerekiyor.
Sevgili Dostum,
”İşimizin geleceği” yazınızı ünüversitelerin girişlerine asmak gerekir.
Neollotik çağdan önce ve sonra yaşıyan canlılardan en güçlü olanlar günümüze kadar yaşamlarını sürdürenler olmadı,sadece ve sadece değişime ayak uydurabilenler hayatta kaldı.En güçlü olan değişime en iyi uyum sağlayandır.Meslek hayatımda çok iyi okullarda master,doktora yapmış gençlerle karşilaştım,çoğunu da işe almadım,onlar diplomalarını yeterli gören ama değişimden habersiz kişilerdi.Konu ayrı olarak enine boyuna incelenmesi gereken önemde.
Yol gösterici yazınız dolayısı ile sizi tekrar kutlarım.
Özkan Öney
Geçiş dönemlerini kaçırmama adına çok önemli bir yazı..
Çünkü; Şunu hiç unutmayalım İş süreçleri, İş yapış şekilleri, iş gücü profilleri değişirken, İş insanı profilleri direnemezler.
ne meslekten olursa olsun iş yapacak, iş kuracak, iş yönetecek kişilerin iş planını anlayabilir, muhakeme edebilir hatta yapabilir bilgi ve yetenekte olmasında fayda vardır. Bu anlamda Tufan hocanın eğitimi benim için çok faydalı olmuştur.
Ön yargılardan uzak gelişime ve değişime açık sahip olduğu bilgisinin değerini bilen ve bu bilgiyi sunabilen kişiler bu değişimde ayakta kalacaktır kanaatindeyim