Son yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz Türkiye’nin direniş hareketi , şirket yöneticileri ve patronları için bir çok dersi içermekte ve pratik sonuçlarını göstermektedir . Bunların tamamını toplamanın mümkün olmadığını düşünüyorum, ancak yapılacak araştırmalar çok ilginç sonuçlar çıkartacaktır ortaya.
2 Haziranda aslında çok çala kalem yazdığım yazıyı biraz daha düşünerek ele alıp tekrar üzerinden geçmek ve bazı eklemeler yapmak istedim bugün.
Aşağıda çıkartacağım her madde, 40 gündür süren direniş hareketinin direkt ve ana aktörleri olan başbakan, bakan, vali, belediye başkanı, polis, yandaş ve halk’ın göstermiş olduğu davranış biçimlerine dayanmaktadır.
1. Yanlış kararlarda direnmeyin, direnmeniz gerekiyorsa de bunun nedenini ekibinizle paylaşın ;
Sürekli yanlış karar veren, ekibinin katkısını gözardı eden ve bunları tekrarlayan yönetici ve patronlar tüm çalışanları karşılarına alacaklarından sonunda işini sevmeden yapan ve her an hatta ilk fırsatta kaçmaya hazır olan bir ekibe sahip olurlar ki bu da başarısızlığın bu önemli şartlarından biridir.
2. Herşeyi ben biliyorum demeyin ve hatta bunu sanmayın bile ;
Bir yönetici veya patronun herşeyi bildiğiniz sanması ve bunu sürekli söylemesi etrafında çalışan insanlar karşısında komik ve küçük düşmesine neden olur., çünkü herkes bilirki, cehalet ile bilgelik arasındaki ince çizgi “bilmediğini bilmekte” yatar. Evet, hepimizin bazılarından daha fazla bildiği konular cardır, ancak bunlarda dahi herşeyi bilmek mümkün değildir ve bunu iddia eden kişi aslında en cahil kişidir, dinlemesini bilmez, sürekli bilgelik satmaya çalışarak konuşur, ve konuştukça artık komik duruma düşmeye başlar ve çevresindekilerin saygısını yitirir. Çalışanları ve hatta belki de müşterileri tarafından saygı görmeyen bir yönetici veya patron her zaman için işinde başarısız olacaktır.
Ekibinizi ve ekibin katılımını sürekli sağlayabilmek için gerekenleri yapmanız başarılı bir yönetimin ilk şartıdır.
3. Ekibinizi ve Müşterilerinizi küçümsemeyin ;
Bunu yaparsanız zaman içerisinde hızla kaybedersiniz onları. Unutmayın bir iş, insanlar tarafından insanlar için yapılır. Ekibiniz ve müşterileriniz arasında ayırım yapmaya başlarsanız, sadece dışarıda bıraktıklarınız değil, içeride tutmaya çalıştıklarınız da sizi terkeder. Müşterisi ve çalışanı olmayan bir iş de sadece yönetici veya patrondan ibaret kalır ki bu da iş değildir.
Unutmayan, kaybedilen müşteriyi geri kazanmanın maliyeti, yeni müşteri edinmenin maliyetinin on bir mislidir. Aynı şey yeni ekip toparlamak içinde geçerlidir.
3. Yalaka ve casus kullanmayın;
Bir yöneticini ve patronun çevresinde, hiç bir işe yaramayan ve bunu bildikleri içinde yalakalık yaparak bir yere geleceğine inanan bir çok kişi vardır. Öncelikle bunları çevrenizden ve hatta işinizden uzak tutmak gerekir, çünkü bunlar size faydadan çok zarar getiren yapıda kişilerdir, aynı kişiler başkalarına yaranabilmek için sizin bile arkanızdan konuşacaklardır veya daha önce konuşmuşlardır. Bunlara paye vermeye başlarsanız, size yararı olacak insanları kendinizden uzaklaştıracağınızdan kısa zamanda yanlız kalmaya mahkum olursunuz.
4. Sosyal medyayı bir kez daha düşünün ;
Burada çıkartılması gereken en önemli sonuçlardan biri de sosyal medyanın yaşamımızdaki yerinin ne olduğunu anlamaktır. Artık hiç bir şey saklanamıyor, sosyal ağlar sayesinde çok hızlı ve etkin bir şekilde duyuluyor. Tüm olaylar, ana akım medyanın güçlü ve büyük unsurları tarafından saklanmaya çalışıldı, ancak gittikçe güçlenen sosyal ağlar herşeyin çok hızlı bir şekilde duyulmasını sağladı.
Tüm bu süreç içerisinde, müşterisini adamdan saymayan ve onu aşağılayan kuruluşlar hızla deşifre edildi, buna karşılık müşterisine ve insana saygılı olan kuruluşlar da aynı hızla duyuldu.
Müşteri ilişkileri açısından sosyal medyanın hem szie destek sağlayabileceğini, hem de yaptığınız hataların sonuçlarını hızla duyurabileceğini unutmayın.
Öncelikle müşterinize, bir müşteri olarak size davranılmasını istediğiniz şekilde davranmayı ana hedefiniz olarak benimseyin ki hatalarınız minimumda kalsın.
İkincisi sosyal medyayı kendi lehinize nasıl kullanabileceğiniz konusunda kafa yorun. Ancak bunu yaparken de, tamam ben nasıl kullanırım öğrendim diye hemen işe dalıp, hedefi, stratejisi belli olmayan bir şekilde bu işe girişirseniz ters teper. Hali hazırda bun böyle yapan bazı komedyen belediye başkanlarına dönersiniz ki bu da yarardan çok zarar getirir. Herşeyde olduğu gibi bunda da profesyonelliği ön plana çıkartmanız. gerekir.
Unutmayın: Şirketler insanlar tarafından (ekip) ve insanlar(müşteriler) için vardır. Kurumsallaşma çabalarını kurum tutmak için yapmayın.
Bu yazı gelişerek devam tmeyi düşünüyorum ve sizlerin de katkılarını bekliyorum.
Tufancığım ellerine sağlık,çok güzel yazmışsın.Uzun bir süredir üst düzey yöneticilere ”Kriz ve Kriz Yönetimi”ni öğretmeye çalışıyorum.Keşke siyasiler de bu konuda bilgi sahibi olsa.Bildiğin gibi,kriz içinde bulunulan statükoyu tolere edilemiyecek şekilde bozan ani değişikliklerdir.Krizle mücadelede en önemli unsur zamandır,süre uzadıkça kriz derinleşir.Krizden önce kriz ekibi kurup kriz seneryoları üzerinde çalışmak gerekir,yoksa ,bizde akıllı adam çok ,kriz olursa icabına bakarız denirse,kriz böyle düşünenlerin icbına bakar.Kriz senaryolarını akıllı ve bilgili adamlar oluşturur,son olayda bu ekibin,eğer varsa,kalitesi ortaya çıktı.Birde çok önemli olan diğer husus krizde ekip çalışması şarttır,tek adam eforu ile kriz çözülmez,çözülse çözülse ayakkabı bağı çözülür.